10 Aralık 2015 Perşembe

Bos sayfa,
potansiyeliyle mi olculur
zamanlamasiyla mi?

Dilimde muson yagmurlari.

3 Aralık 2015 Perşembe

Gemici dugumu
talebim apacik:
incelikli bir cambaz ruyasinda
dustukce duserek rahatlar

Basladiginda ana renkleri karistirmaya
denemekten vaz gecilir mi?
Tuval sonsuzdur,
fircaysa kildan.

6 Eylül 2015 Pazar

Plath 8

Selam Bruce, adini degistirmek istiyorum aslinda. Cok ecnebi kokuyorsun. Ortak gercekligimizde a priori bir mesafe varmis gibi. Bir yandan da ad koyma hususunda hic de iyi olmadigimi biliyorsun. Guclu taraf benim, ikimiz de farkindayiz ama bunun altini cizmeye gerek yok, degil mi? Bi de dusunecek olursak var olusuna dair one surebilecegin tek kanit bu. Seni oldurmek istemiyorum. O kadar da acimasiz degilim. Bazen.

Brucecugum. Aruoba'yi hatirliyorsundur. Atesin yanamadigi yere geldim sanirim. Simdi yenisini yakmak istiyorum. Aslina bakarsan tum sehri atese vermek istiyorum. Kutuphaneden baslayabilirim bunun icin. Yuksek bir tepe bulup kendimize Alice'in ve Kumiko'nun eski kocasinin teror ve is icinde canlarini kurtarmak icin kosusturmalarini izleyebiliriz. Sence ugruna geri donecekleri dostlari var midir? Cumbusu dusunebiliyor musun? Para odememiz bile gerekmez bu essiz gosteri icin. Politik tartismalari bir tarafa birakirsak yeni bir din bile yaratabiliriz. Zerdust'un kavrulusunu seyrederken trajik kahkahalarla kelime oyunlari yapabiliriz. Belki Kerouac kendini kurtarir ama onun da kendi gotu disinda onemsedigi bir sey olmadigi icin intikam misillemelerinden korkmamiza gerek yok. Ne dersin bebegim, kibritlerimi aliyorum?

Bruce, ismin Bruce olmasaydi hayat bu kadar kolay olmayabilirdi. Seni bunca kucuk goremeseydim kimbilir ne kalabalik insanlik durumlari yasardim. Bir ormana kacabilirdim mesela. Ya da kactigim iddia edilebilirdi turlu cesit dostlar tarafindan. Boynuzlarim cikabilirdi mesela ben farkinda olmadan. Asil olay Bruce iste burda yatiyor. Varliginin farkindayim ve seni noodle cubuklari gibi kullanip karnim doyunca da atiyorum. Midemin bir sonraki kalabalik kulturel taleplerine boyun egip avec des baguettes s'il vous plait dedigimde de sanki hic yok olmamis gibi geri geliyorsun. Farkini anlamiyorum, oznelligin fonksiyonunda gizli ama en azindan ben seni dusunuyorum. Kendi hiyerarsi degerlerini kendine sakla bebegim, ben seni bu halinle seviyorum.

Bu gece yatagimiza bile gitmek istemiyorum. Git simdilik bir baskasini bul, yalniz uyuyacagim. Yine gelirim Bruce, sen yeter ki ismini kaybetme.

Cunku, ates yakan, atesini yakmayabilmelidir -de. (O.A. 31)


3 Eylül 2015 Perşembe

Gezindigi yerlere kokusunu iseyen kopekler gibiyim. Gectigim her yeri kendime katarak ve kentim yaparak. Zorlu misyon, kabul ediyorum. Her sey kafamin icinde. Isemek ne kadar da rahatlatici oysa, biyolojik varligimda huzur buluyorum. Evrenini yaratana tanri deniyor. Hayatina sicana budala. Insanini takip edene de kopek deniyor. Tahir efendi yanlis anlamis durumu. Diyelim... 

Ben gunun birinde kendimi yollarda buldum. Siriksiklam da asik oldum. Manevi bir sevdanin evrenle butunlestigi noktaya opucuk kondurup cerceve icinde sakliyorum simdi. Tum bilginlerin katildigi bir yagmur duasinin akabinde it gibi kosturuyorum. Namuslu bir sevda bizdeki, kelp tahirdir. 

Ben sonra sorular sordum. Ne zor is sorular sormak soramayan bilir. Unutulmus dag etegindeki vahsi elma agacinin cok olmaktan yere dusmus bir meyvesindeki kurdun aldigi yol kadar degerli bu his. Her cinayetin ardindan ellerimi guzelce sabunluyorum oysa ki. Bir can bir cana miknatislanabilir mi? Siirleri cam siselerle denize atsam zaman-mekan yuzeyini bukebilir miyim? Cevreciler beni cok fim izlemekle suclayacaklardir. Mutluluk mavidir. Suclasinlar...

Sirt cantamda bir dolu sehir biriktirdim. Gittikce gidemeden boktan bir yer alti dairesinde piramitler diziyorum. Insanlar uzaylilardan supheleniyor ben misir bitkisi penislerinden. Hem unu da yapiliyor, fakir doyurmak en buyuk sevap degil midir? Tum dinler boylece adinda birlesiyor. Insan dusundugunde dilleri, sekilleri, sistemleri ve konseptleri karistiriyor. Bir tasin uzerine ugur bocegi cizmek gibi yani. Hic bir talebim yok yasaman disinda. Elbet sokagina iseyen itleri gormezden geliyorsundur. Mesela... 

Tanidik sozler ediyorum ama buranin sivri sinekleri cizgili. Ben de huzurla yorgunum. Istemeyi bilincaltinda yasaklamak ne ilginc. Olsun, biz sevelim... 

21 Ağustos 2015 Cuma

Hayat,
bir kilisenin etrafinda geciyor
Barok.

Once bir minare
sonra ikincisi
Mimar Sinan'in terzisi
Dunyaya dort donen bir uydu
mekanik
Inanclar radyo dalgasina tercume ediliyor :
ayin bir tek yuzu var.
derin.

Olumle besik ayni sey
emzikle kefen
Kirk haramiler ve yel
atesi besliyor
Her sey titresimde
manen.


Evren
kendini kendinden iten
nice gunesler doguruyor.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Oteki dunya 1

Ne kadar anlatirsam anlatayim betimleyemeyecegim karanlik bir dunyaya da sahibim. Icine girdigim zaman davullar calmaya basliyor ve kilden maskeleri ve cok ince cok uzun vucutlariyla adamlar ve kadinlar dans etmeye basliyorlar. Ciplak vucutlari isigi kontrol edebilen yuksek agaclara karisiyor. Ozgurler. Akbaba kollar. Hava yakalanabilir mi? Dovulebilir mi? Parcalanabilir mi? Canlar davullara eslik ediyor. Etsin. Izleyici miyim gozlerim zaman mekan kisitlamasinda beni kandiriyor mu? Dans ediyorum. Davullar ziller davullar ziller vucutlar ciplak. Yankilanan bedenler. Koseye sikismis solucanlar bize katilmak icin can atiyor ama cesaret edemiyorlar. Toprak kokusu. Topragin tadi. Organlardan ve kemiklerden yoksunum. Koseye sikismis solucanlar gibi dans ediyorum davullar ve ziller esliginde. Hava oylesine karanlik ki zamani olcemiyorum. His yoksunlugu. Delilik. Uzun upuzuuuuuuun bir yerden ayaklarimi goremiyorum gozlerimi acsam da. Baykus sesleri davullara ve zillere karisiyor. Iki yanimizda karanliga karisan cok yuksek agaclar. Bizi gorebiliyorlar mi? Biz uzerimizdeki devasi salincakta sallanan cuceleri gorebiliyoruz. Gormek icin isik zaruri degildir. Tum huclerim goruyor. Tek tek. Milyonlarca ayni sey. Milyarlarca ayni sey. Sayisini bilmeye gerek duymadigim kadar ayni sey. Uzerimizdeki salincakta cuceler. Iki taneler. Cok cirkinler. Guzelliklerini sorgulamiyorum. Akbaba kollarim iki yanimdaki agaclara kadar uzanip bize ozenen solucanlari dagitiyor. Pic kurulari, oksijenimizi tuketiyorlar. Dort tanesini saclarimdan dokuyorum. Akbaba kollarim davullara ve zillere aldirmiyor. Agaclar yuksek. Kafam gibi yuksek. Bedenim gibi yuksek. Gecmise donmek gibi yuksek. Bir'lesmek. Evren ne buyuk. Geyiklerin boynuzlari var. Benim de var. Yuksek kafamda geyik boynuzlari var. Cok yuksek agac dallarina ozenen geyik boynuzlari kafamdaki davullarin ve zillerin ritmine uyup uymadigimi onemsemiyorlar. Salincakta ileri geri ileri geri ileri giden ve geri donen iki cirkin cuce geyik boynuzlarimla ilgilenmiyor. Ben de onlarla ilgilenmiyorum ama cok cirkinler. Bizden oncekiler dans ederken kendilerini agac aralarinda unutup solucanlara yem olmuslar. Topraktan cikan ve labirentlesen agac kokleri kafataslari sakliyor bu yuzden. Aramiza katilamayan solucanlar bizi akbaba kollarimizla dovdugumuz havanin icinde cozumleyerek oclerini aliyorlar. Ama kendimi kaybetmeye daha var. Henuz cok yuksek agaclarin arasinda gidip gelen cok cirkin iki cuceyi secebiliyorum.O kadar inceyiz ki havayi yenemiyoruz. Davullar ve ziller devamli savasi hatirlatiyor. Durursak oluruz. O kadar karanligiz ki dans etmezsek geceyle karistirabiliriz birbirimizi. O kadar yuksegiz ki solucanlardan igrenmezsek onlara benzeyebiliriz cunku kemiklerimiz yok. Maskeler. geyik boynuzlariyla donattigimiz maskeler, kirecle sivadigimiz kilden maskeler, aynilastigimiz ve parcalara bolundugumuz maskeler. Yuzumuzu kapatmazsak bir'lesecegiz. Davullar ve ziller izin vermiyor. Surekli.Savasi.Hatirlatiyorlar. Sopalar. Uzun bedenlerimizden daha uzun sopalar. Uclarina sivri taslar bagladigimiz bedenlerimizden daha uzun soparlar. Geyikleri avlayip boynuzlarini caldigimiz uclarina sivri taslar bagli sopalar. Bir ay varsa hilal olmali. Uzun, upuzun ve ipince bedenlerimizin etrafinda bir sis bulutu. Isiga benzeyen tek sey, solucanlara varligimizi belirten tek sey, cok yuksek agaclarin altinda bize degmeden sallanan cirkin cucelere bizi hatirlatan tek sey. Davullar ve zillerle titresen los isiktan sis kumeleri. Akbaba kollar, maskelerin uzerinde, kendi etraflarinda ve topraga yaklasarak sarmalaniyorlar. Ruzgar varsa kemiksiz bedenlerimiz ona boyun egebilir. Havayi alt edemiyorum. Bir selale davullara ve zillere karisiyor. Akiyorum, akarken tum ormanla sevisiyorum. Uclarina sivri taslar bagladigimiz uzun bedenlerimizden daha uzun sopalar kendiliginden dans ediyorlar. Kimimiz canli? Solucanlar kendi aralarinda igrenc ve tahripkar varliklariyla bize ozenerek dans ediyorlar. Cok yuksek agaclar bir ay varsa hilalin esliginde dans ediyorlar. Ruzgar varsa davullar ziller ve bir selale sesine dans ediyor. Iki cuce cok cirkince dans ediyor. Olmus boynuzsuz geyikler henuz olmemis hucreleriyle dans ediyorlar. Upuzun ve ipince bedenlerimiz ve maskelerimizle durmaksizin savasi hatirlayarak dans ediyoruz. Dans etmezsem solucanlara karisacagimin bilincinde dans ediyorum. Seviserek dans ediyorum ve dans etmek olumcullesiyor.


23 Haziran 2015 Salı

Plath 7

Bruce, bugun iyi yurekli ve anlayisli olmak istemiyorum. Yaraliyim ve ozguven eksikligimi siddete basvurarak kapatmak istiyorum. Herkes gibi.

Senden ve erotizm yoksunlugundan nefret ediyorum. Ben sevismek istiyorum. Dokunmak ve vahsice sevilmek. Koklerimi topraktan cikar, zorla, dozerlerle gel ve ez beni. Yasami degersiz bir bocek gibi. Cigne. Korkak dokunuslarindan tiksiniyorum. Ne yapacagimi bilemez bir hale sokuyorlar beni. Dusunmeme izin veriyorlar. Ben bazen dusunmemek istiyorum. Acimdan keyif almak, arzulanmak istiyorum. Beni nasil sevecegini bileme ve hayvansilasalim. Bir oz varsa donulecek, primitifligimizdir o. Icimdeki seytani cikarmak icin rahipler getirecek misin? Yoksa beni kendi halime mi birakacaksin? Gidecek yerin olmadiginda iskencecine asik oluyorsun. Hepimiz ayniyiz guzelim.

Karanligimdan ne kadar da hosnut oldugumu biliyorsun. Bunu anlamak icin buyuk bir cabaya da gerek yok zaten. Kucuk beynini kullanmana bile gerek yok. Ben bazen karanligin kendisi oluyorum. Nereye gittigimi goremedigimi dusunuyor olmalisin. Oysa geceyle ve gecede buyudugun zaman karanlik bir engel olmaktan cikiyor. Bakislarindaki ayciceklerini secebiliyorum. Zaten beni de bu yuzden seviyorsun. Ulas bana neden ulasamiyorsun?

Secimlerimi aciklama geregi duymadigim icin bilincsiz oldugumu dusunuyor musun? Yenilgilerini kendine bile kabullendiremiyor olmalisin. Kabul edemediginin bilincinde bile degilsin oysa. Nasil da naifsin cocugum. Duygularini tanimamak icin diretiyorsun ayaklarini yere vurarak. Ustelik hissetmemenin olgunluk oldugunu dusunuyorsun. Nasil da korsun. Ekmek bile kesemeyeceginden eminim. Nosce te ipsum.  Baskalarini doyurmak marifet degil anlayacagin. Ayrica mutemadiyen alcak gonullu gorunme caban midemi bulandiriyor. Herkes biraz kotudur ve kendini sevdirebilmek icin kendine ve hatta bana bile yalan soylemeye calisman cok acinasi. Zavalli Bruce, boylece sana her gecen gun daha cok aciyorum. Oysa cok guzel bir cift olabilirdik. Zaten kendimi herhangi biriyle birlestirme dusuncesi bile geceye donmeme sebep oluyor. Ben özgür olmak istiyorum.

Varligini Bruce, cok derin bir sevgiyle oksayabilirdim. Ama terliklerini yerde suruyerek gezmeyi ogrenmemekte diretiyorsun. Secmedigin icin degil, kendine bu secenegi sunmadigin icin igreniyorum gucsuzlugunden. Siki bir saplaga ihtiyacim oldugunu dusunmuyor musun? Neyse bebegim, haydi yatagimiza donelim.


çözülme

Evdeki tirbusonun esrarengiz kaybolusuna nefret besliyorum. Uretim amaci disinda bir degeri olmayan, estetik fonksiyonu bile tartismali bir nesnenin yitirilisiyle benden esirgenen ruh hali icin agliyorum. Konu onu kaybetmis olmak bile degil. Ne manasiz bir var olus. Zavalli alet, acimasiz insanoglu, kendisini derin zanneden ben. Egomla girdigim savasin sonuna hala cok uzak oldugumu fark etmek cok aci. Ustelik kendi icinde tutarli, saglam ve emin gorunen her yasam sisteminin beni kendimi sorgulamaya, her seferinde biraz daha etraflica yani biraz daha guclu, itmesi kendime duydugum ozguven boyutunda tsunamiler yaratiyor. Ikincil etkilerden bahsediyorum zira gorunuste, gerceklikte, iliskisel stratejilerde kendimi korumayi, en azindan oyle gorunmeyi basarabiliyorum artik. Icsel dunyamiysa, ortuyu her kaldirisimda, bitmemis bir beton yigini halinde gormekten yoruldugumu hissediyorum. Sanirim bu yorgunlukla barismam gerekiyor, ya da bu insaat alanini terk edip, bir yerlerde yeniden baslamam lazim. Tercihen dogayla barisik bir yasam alaninda. Daha da tercihen el degmemis yagmur ormanlarinda ama bu arzum bile ne kuvvetli prangalarla koklenmis oldugumu gostermiyor mu?

Mutsuz degilim, aksine kamcilandigimi hissediyorum. Hicbir degisim pamuklara sarili sunulmuyor sonucta, aliskanliklardan vaz gecmek hep cok zordur. Hatta kendi prensiplerinden odun vermeden yasamak nasil da degerli, 'kendin' olmak, ozunu korumak, degerlerini kaybetmemek... Dogdugum, araciligiyla buyudugum ve kendime dunya uzerinde yer edindigim bedenime, edinmisliklerime, ogretilmisliklerime, hatta kendime unutturmayi basarip yeniden kurdugum ama durdugum su noktada yerine bir baskasini koymak icin yeniden bozmak (déconstruire) istedigim cok katmanlasmis 'ozellik'lerime hapsolmus yasamak zorunda miyim? Dunya cok buyuk, benim dunyam da oyle ve ben korkak bir korumacilik 'icgudu'suyle durdugum yerde simdiye kadar yaptigim secimlerin bana sundugu olasiliklar limitinde ozgurmusum iluzyonuna kapilmak istemiyorum. Deneyim acligimin bedelini kendime dair olusmamislik, eksiklik, bilgisizlik, toyluk ve naiflik hislerinin mutemediyen kendini yasatan rahatsizligiyla oduyorum. Bu beni gucsuzlestiriyor cogu zaman. En onemlisi de savunmasiz birakiyor sembolik siddet karsisinda. Herkes hakliligini, bilgiligini, ustunlugunu gostermek icin firsat kollamiyor mu sonucta? Kendi var olusunu onaylamak, onaylatmak ve mesrulastirmak icin benligin kabullenilmesine ve hatta deger'lendirilmesine ihtiyac duyuyor. Dolayisiyla en cekirdek iliskilerde bile zedelenebiliyor 'ego'm, bu bahsettigim tutarli, saglam ve emin yasam sistemlerine ait olmaya her cabalayisimda.

Yasam sistemi dedigim iliskisellik, sistem adlandirmasindan da tahmin edilebildigi gibi, karmasikligiyla belirgin. Alelade ele alinabilecek bir oznenin kendisini benzer oznelerle, sistemi kuran, var olusuna devam etmesini saglayan ve parcasi olan pratikler, soylem sekilleri, ozgun soylem icerikleri, entellektuel duruslar (cogul ama benzestirilebilecek) ve tercihlerle sarmalandirmasiyla ayirt edilebilir hale geliyor. Oznenin icsel durusunun yaninda gunluk hayatinda baska-bir-seyi-degil-de-bir-seyi secmesiyle kendine olusturdugu aliskanliklar ve zaman gecirme sekilleriyle de etrafindaki ayristigi diger oznelere (bu yazinin amacinda da Ben'e) dokunuyor. Yani, bir nevi, ethos'un subjektifliginin intersubjektif hale gelmesi durumu. Kendime kurup, bozup, yeniden kurdugum dunyayi her seferinde farkli yasam sistemlerine degerek oldurmaya calisiyorum. Yuksek bir var olus farkindaligi mi gerektiriyor yaptigimi iddia ettigim sey yoksa ic dunyasini sisiren baskalari arasina mi sokuyor beni aslinda banalligi asikar olan ve hic de ozgun/yalniz/ozel olmadigim bu islem/surec? Sorular dogurgan ve birbirini ardillamakta gecikmiyor.

Bazi bazi ego pompalamasi olarak yorumladigim bu halim, kendi icinde cok buyuk bi paradoks yaratiyor. Cunku bu icsel 'derinligim' aslinda gorunmez, takdir edilmiyor, onaylanmiyor, mesrulastirilamiyor. Icsel bi dusunce zinciri olmasiyla zaten benlik sorgulamasina ihtiyac duymayan, yasayisi geregi tercih etmeyen, hayati durusuyla reddeden, veya basitce insanoglunun bu yeteneginden haberdar olmayan oznelerle kurulabilecek olasi (ve nasil da zengin olabilecek) tartismalara kapali. Ozneligimi pratiklerime indirgeyen digerleri tarafindan ulasilmaz ve sonuc olarak onlardan sakli. Benzeri var olus sorgulamalarina acik ve ac bizler birbirimizi kesfettigimizdeyse kolay kolay birakmiyoruz gel gelelim bu arayis cok dikenli. Zira her diger insan coklugu gibi, bizler de homojen degiliz ve 'derinliklerimiz' dalislarini farkli sularda gosterebiliyor. Birbirimizle kurdugumuz iliskilerin, dis dunyadakilerle oldugunun aksine, kolay etkilenebilir ve etkileyebilir olmasi da gecisi zor duvarlarin icine dogru atilan her yanlis adimin yikicilik potansiyelini arttiriyor. Mukemmel uyum yakalandiginda birakilmak istenmese de fiziki ayriliklar, zamansal farkliliklar ve gunluk hayat tekrarlari zorlayici. Bireysel zamansal-mekansal pozisyonumda hayatimi kolaylastirmayan dil bariyeri de cabasi. Sonuc olarak kendi icimde kat ettigimi dusundugum yollari, basardigimi iddia ettigim 'gorev'leri, astigim zorluklari, sag ciktigim savaslari, kabullendigim ve sayesinde guclendigim yenilgileri, ulastigim hedefleri onaylatamiyorum. Yani kendi kendini kutlayan, pohpohlamaktan ziyade takdir eden ama Gerceklikte karsiligini bulamayan , duyamayan, hissettirilemeyen dolayisiyla inandiginin aksine degersizlestirilen bolunmus bir kimlikle ikilemlerde yasiyorum.

Insanlari fazla indirgemeci bir sekilde ikiye ayirdigim dusunulebilir. Jung'u referans ediniyorum, tum tartismalari gogusleyerek ve kendi icimde elestirdigim noktalarin elbette var oldugunu da belirterek. Her ne kadar tum bu yazdiklarim Freud'cu bi yorumlamaya cok acik gozukse de ben bireylesme (?), individuation cabasi olarak okunmasi gerektigini savunuyorum.

Burda sinirlayan ve belirleyen baska bir etmen daha isin icine giriyor: sucluluk duygusu. Bunca icsel tartismanin amacini ben de sorguluyorum dogal olarak. Neden bu kendi icine kapanis? Kendi uzerine katlanmak? Icsel cozulme, bukulme, repli ? Neden, 'digerleri'inden farkli olarak, temel var olus halim disarida ve disarisiyla beraber degil de ucsuz bucaksiz soyutluklarla belirli ? Tum bu icsellik beni nereye tasiyor ve tasiyacak? Gercekligi degistirmenin zorlugu beni bir nevi umutsuzluga, dolayisiyla da vaz gecise itmis olabilir mi? Secilmis bir amaca gitmektense, secilmesini istemedigim seylerden kacmak icin mi bu ice donus? Kolaya mi kaciyorum disaridan kacarken aslinda? Gucsuzlugumu telafi etmek icin kendime yalnizca benim ulasabilecegim bir alan mi olusturdum ve olusturuyorum? Bir yandan, bencillik degil midir bu? Burjuva ugrasi degil midir? Baskalarina dokunabilecegim zamani kor bir kuyunun karanliginda bogmuyor muyum? Poetik ve primitif bi felsefe degil midir bu? Kendime savasacak gercek-disi dusmanlar yaratmiyor muyum Gerceklik yenilgisini bekleyen acimasiz, kahredici ve hatta kelimenin birincil anlamiyla oldurucu dusmanlarla doluyken?

Insan kendisini sevmeye devam etmek icin bahane bulmakta zorlanmiyor, hayatta kalmaya devam edebilmek icin bulmasi da gerekiyor nitekim. Dolayisiyla ben de bu sucluluk duygusunun tazminati olarak kendimi yine yumusak bir yataga birakiyorum. Ne melegim ne super kahraman. Ne rahibelige ozeniyorum ne de bilgelige. Bencillik ve narsizmle yine kendi belirledigim sinirlar dahilinde, cok tartismali, surekli rahatsiz edici ama hayatta kalmama da yardimci olan, biraz hastalikli, biraz takintili ve oldukca oznel bir iliskim var.

Insan kendisini cok ciddiye almamali, aklimin almadigi bir evrenin minuscule bir parcasi olarak titresimlerimle barismaya calisiyorum. Bu baglamda, arada sirada yazabilecek zamani yaratabiliyor olmanin degeri paha bicilemez. Gunesime selamlarimi sunuyorum.

16 Haziran 2015 Salı

Back to the Today

   Kendimi yeniden monte etmeye basladigimi soylesem mekanik olamayacak kadar espirili oldugumu dusunur muydunuz? Ben bu cumleyi kendini begenmis bulurdum. Ama insan kendisini her haliyle seviyor.
   Kimlik bunalimlarim yazmaya devam edemesem de su ana kadar suregeldiler. Turkce'yi unutmaya basladigim dusuncesi uzerine Fransizca agitlar yazmaya baslamistim ki kendimi bulma yolunda pahali bir adim attim. Daha dogrusu emekleyerek ilerledigim hedefime tasindim bir kadinin ucan bisikletinin uzerinde. Simdi feminist porno hakkinda bir seyler okuyor olmali, gozlerimi kamastiriyor.
   Bunca zaman sonra klavyeye yoluyla akan bilincimi ne kontrol edebiliyor ne de evcillestirebiliyorum. Belki yer alti evimin salonunda Bruce'la sarap icerken yaziyor olsaydim ve yine vahsi kelime acligina kurban etseydim kendimi, bu saldirganlik dogurgan gelebilirdi kulaga. Ama su anda kafasi tazece kesilmis bir samuray gibi etrafima carpiyorum.Ustelik sarap yerine soguk belcika birasi iciyorum: kuzeyin kan kaynaticiligi. Tum gun yagmur yagdi. Kafa karisikligimi hayal edin.
   Neden cogul oldugunuzu dusundugumu bilmiyorum.Ekran karsisinda cekirdek citleyerek blog'a yeni yazinin dusmesini bekleyen bir kitlenin varligindan supheliyim oysa. Daha bireysel olmalisiniz her biriniz. Ayri evlerde ayri zamanlarda farkli tuzluluk oranlarinda cekirdekler citleyerek okuyor olmalisiniz. Oysa ne guzel sey paylasmak. Paylasiniz.
   Saturn'un uydularindan birinde yasayan bir kadinla tanistim, cok olmadi. Ben de su an dudaginizda bulunan muzur gulumsemeyi edinmistim ilk ogrendigimde, ama insan zamanla her seye alisiyor. Zaten oylesine ufak tefek ki cebinden ciktim deseydi bile inanabilirdim. Oysa Saturn'un kislari zorlu oluyormus, ustelik havlusunu hic kaybetmeden gelmis buralara kadar(cf.H2G2), bu saygi duyulasi bir sey. Aklini insanustu kullanabildigine ve evrenin enerjisini tuketmeden somurebildigine sahit olunca tum suphelerimden kurtuldum. Oylece bir anda. Saturn'un uydularindan birinden gelebilecegi ihtimali Saturn kadar uzak gelmedi boylece. Isik yili dedigin ne olabilir ki? Dugmeye bastiginda ampul yanmiyor mu?
   Diyecegim odur ki elleriyle yasamak mumkun. Cok ucuslu astroid parcalarinin yok etme potansiyeli kadar yapici ve estetik bir varligi var. Kendini yaratan ama her yeni olusumda bu bilinci resetlenen bir sanat eseri havasinda iki ayagiyla yuruyebiliyor. Icsel huzuru  oldugunu sanmiyorum zira insan, bilgi ve guzellik kovalamakla oylesine mesgul ve onlari yakalamakta oylesine usta ki, tum bu kalabaligi duzene sokmak icin ihtiyaci olan alan kendi ic derinligini de istila ediyor olmali. Ya da huzurunu Saturn uydusunda birakmis ama telepatik yollarla kontrol ediyor olabilir. Antik yunan heykelli meydan cesmesine gizledigini iddia ettigi ve dunyevi yer degisimleri icin bulusma noktasi olarak kulandigi teleportasyon cihazina bakarsak zamanda da yolculuk yapma yetenegi oldugunu iddia edebiliriz.Uzun sozun kisasi, baska bir dunyadan geliyor, ve ben cok mutluyum.
   Aklim boslukta geziniyor ve ben hala hayatinda ilk defa ciftlik ahirindan gunese cikinca kendini kaybedip dans eden inekler gibiyim. ( https://www.youtube.com/watch?v=ANJAuQveDSg ). Kelimeleri toparlayamiyorum. Newton yasalarina geri donus yapmaya calismak sandigimdan daha zor olacak sanirim. Belki de kendimi uzayda gezdirmeye devam etmeliyimdir. Geri gelecegim.