28 Ekim 2019 Pazartesi

Candida Albicans

Adet oldugu uzre adetten once can sikintilari bas verir. Bu zamanlarda ne yapacagimi sasirir kendimi bir o yana bir bu yana savururum. Adetim bitmis olmasina ragmen benzeri gecelerden birindeyim ve resim mi yapsam oyku mu okusam dans mi etsem duvara mi baksam bilemiyorum. Film izledim biraz, Avusturalya'ya gocme hayalleri kuran basimevi iscisi Tarik Akan'la dugmecide calisan oksuz Necla Nazir'in isinden hirsizlik yaptigi iftirasiyla kovuldugu ve yagmurda hastalanarak sans eseri erkegimizin penceresine dadandigi bir askin melodramiydi: Umut Dunyasi. Cok tatliydi tatli olmasina ama insan ne hissedecegini bilmiyor zaten ne hissedecegini bilemedigi zamanlarda. 

Bari dedim bir seyler yazma ihtimaline sarilayim. Kendimi kaybediyorum bilinc akisi yaparken. Bir seyler dusunmemenin gereklilik oldugu ama yine de uretebildigin bir ana donusuyor bu akis. Ne uretiyorsam. Boslugunu doldurmaya calisan bi arzu. Libido olasiligi. Aclik. 

Yemek yiyememek cok fena. Su an sut ve urunleri, un ve urunleri ve bilimum baklagil yasak, zeytin yagi disinda yag yok, sabah ac karnina zeytinyaginda cozerek ictigim iki damla kekik yagi ve sabah kahvesine karistirabildigim hindistan cevizi yagi disinda tabi. Normal zamanlarda ogunumu olusturan zeytin yagi-domates-kekik uclusu hem domates mevsiminin bitmesi ve saman tadinda market domatesine dustugumuz mevsimsel hareketsizlik, hem kekik yaginin burun kapatarak ictiren tadi, hem de cig tomates yasagi yuzunden ikinci bir emre kadar nostaljiye kaldirildi. Kinoa ve karabugday pilavi ile, Ibo'nun deyisiyle, iyice Karakoy hipsteri gibi yasiyorum ama en kotusu sekerin tamamen hayatimdan cikmis olmasi. Kis basinda mandalina yiyememek ne demek ya!? Gun icinde bazen cildiriyorum, bir minik cikolata hayaliyle agzim sulaniyor. Dun gece teyzemin kucuk oglu baya bildigimiz kirmizi ulker gofret isirdi ve ben agzimda tadini hissettim. Ayna noronlar iyi isliyormus, en azindan bunu anladik.
Peki niye bunca eziyet? Ilkokul yillarinda aynanin karsina gecip dans ettigim zehirli Beyonce ve Shakira kliplerindeki kadin danscilara benzemeye filan calismiyorum. Bedenimle hicbir zaman cok barisik olamadim, kadin kardeslerimin ortak acisidir, ama bunun icin diyet yapmaya calismayacak kadar feminist bilincim, cok sukur, mevcut. Cogu insanin farkinda bile olmadan ortak yasam kurdugu bir mantar cinsinden muzdaribim. Candida albicans.

Bu mahlukat yasaminin ilk evrelerinde tek hucreli modda asagi yukari herkesin bagirsaginda takiliyormus. Sorun yaratmasinin sebepleriyse medikal dunyada yeni yeni anlasilmaya baslanan bi fenomen. Bilinen yine de sudur ki surec icerisinde kendi kendini tureterek bagirsaklari, agiz icini ve kadinlarda vajinal kanallari kolonize ediyormus. Siskinlik, hazimsizlik, kabizlik, yorgunluk, karnin alt bolgesinde inmek bilmeyen bir gobek. Can sikintisi iste yani. Uc gun sicamadan siskinlik icinde kivranarak, halsizlik icinde sinava konsantre olmaya calistigimi biliyorum. Komik geliyor kulaga ama gundelik hayatinin icine nispet yaparmis gibi kokulu bok birakarak yasayip giden bir parazitten bahsediyoruz. Ustelik tuvalet muhabbetleri, malum, tabularimizin basinda geliyor, konusamiyorsun, derdini anlatamiyorsun. Pantalon dugmelerim az kufrumu yemedi anlayacaginiz. 

Sorun yuksek sancili kramp vuruslarina dogru evrilince sonunda utancimi da bagirsak birikimime ekleyip doktorun yolunu tuttum. Internlerden biri alt karnima birkac yumruk vurup, suklum puklum anlattigim derdimi biraz dinledikten sonra ve makat muayenesine bile gerek duymadan organik bir hastaliginiz oldugu dusunmuyorum kucuk hanim dedi. Yine de emin olmak icin kan testi yaptirdi, vitamin degerlerimde sorun yoktu (bagirsakta emilirlermis), boylece bir diyetisyenle gorusmemin daha iyi olacagi soylenerek ugurlandim. Insan ne kadar da olsa yine de rahatliyor. 

Annem 30 yildir devlet hastanesinde hemsire. Suresi dolan emekliligini sahiplenip zamaninda tersine gocun onculerinden biri olarak yerlestigi, bugunse emperyalist turizm merkezlerinden biri haline donusen cocuklugumun bombos Bodrum'undan Istanbul'a yeniden goc etmesini cok isterdim. Is arkadaslarindan ve yakin dostlarindan biri, iyi ki, bagirsak diyetlerinde uzmanlasmis bir diyetisyen. Sorunu ona tasidigimizda neden simdiye kadar soylemedin diyerek azarladi dogal olarak. Soylenmiyor iste ablacim boyle seyler, insan rasyonel olarak kirabildigini sandigi tabularini iliskisel praxis duzenine tasimakta gercekten cok zorlaniyor. 

Neyse, sayesinde bir diyettir baslamistik, iki bucuk ay filan oluyor sanirim. Ilk etapta tabi candida oldugunu anlamamistik. Dokunan gidayi arama cabalariydi (alerji ve colyak testlerim negatif cikmisti). Bir seyler eklendi, bir seyler cikarildi, yeniden eklenip yeniden cikarildi. Arada kacamak yapip dondurma yedigim icin mahvoldum. Yetmezmis gibi bir sure sonra yeniden alaturka domatesli cips aserip alip paketi bitirip yeniden mahvoldum. O gunden beri sozunden cikmiyorum, kararliyim. 

Candida'nin anlasilmasiysa bir arkadaş sohbeti sayesinde ve biraz da vajinal akintilarimin kotu kokulu bir hal almasiyla basladi. Bahsi gecen kadin arkadas sagolsun bir saati asan telefon konusmamizin neredeyse yarisinda bu problemden bahsetmis, acligindan yakinmisti. 5 dakikalik muayeneden sonra bakteriyel enfeksyona kapildigim kararina varan jinekolog hanimsa uc gunluk ovul verip eve gondermisti. Banu ablayi arayip durumu anlattigimda en yakinimdaki aynaya kosup dil rengime bakmami salik verdi : yesilimsi sari. Internette dolasan cok basit bir tukuruk testi var candida diagnostiginde kullaniliyor. Sabah uyandiginizda ac karnina temiz bir bardaga doldurulan icme suyunun icine tukuruyorsunuz. Sayet tukuruk yuzeyde kalirsa sikinti yok, ama ipcikler halinde sallanir, bardagin ortasina dogru iner ya da dibe cokerse, mantarlarimiz cogalmis demek oluyormus. Tum gostergeler isaret ediyordu, savasmak gerekiyordu, yeni bir diyet duzenlemesiyle bir haftadir acliga boyun egmis bulunuyorum. Allah daha kotusuyle terbiye etmesin diyecegim, Allah'in yerine ne isterseniz koyabilirsiniz. Candidayi da dunyaya saliveren bir iskenceciden medet ummak midir bu? Stockholm'u mantar-Allah iliskisinde yeniden uretmeye meylim var gibi. Ne hallere dustuk demeyecegim, hadsizlik olur bu.

Sonuc olarak tatli krizlerine direnecegiz. Badem yiyorum tatli niyetine, bu kadar pahali olmasaydi cok daha iyi olurdu tabi. Gunde 6sini birden ictigim probiyotikler ve kokulu yaglarim da eklenince butce epey sarsildi. Disarida acikma luksunuz de olmuyor mesela. Eskiden en azindan bir elmayla gecistirebiliyordum yemekleri, artik onu da yapamiyorum. Yuzde cok fazlasi su olan salatalik, dedemin tarlasindan gelmeyen aycekirdegi, kabak cekirdegi, kavrulmamis findik ve badem yanimda tasiyabildigim nadir yiyeceklerden. Ogle yemegi saatinde okul bahcesinde cekirdek citleyen kadin benim. Merhaba deyin. 

Ya da demeyin, ben de artik durulayim... 
Dalgalandim da duuuurulduum... 

8 Eylül 2019 Pazar

Bir kedi varmis, ona kadar sayarmis, dokuzu gitmis, hic kalmamis. Yalnizlik boyle bi sey iste dedi Zekiye teyze.

Ben bi dunya, ohoo kucuk kara balik kimmis. Yeni bitirdim kitabini. Okuma kurdu oldum sinifta hem. Ogretmenim turkçe defterime bes yildiz koydu. Eve gittigimde anneme de gostericem. Simdilik Zekiye teyzenin evindeyim. Burasi fena sayilmaz aslinda, disarda oynamama izin veriyor. Kapinin merdivenlerinden inince dedenin kucuk evi var. Beni iceri almiyor hic, kendisi de cikmiyor zaten. Bi gun olsun basini uzattigini gormedim. Zekiye teyze yemek yaptiginda tepsiyle girip arkasindan kapiyi kapatiyor. Daha cok merak ediyorum o zaman ama pesinden gitmeme izin vermiyor. Dede hakkinda soru da soramiyorum. Ne zaman soracak olsam cocuklar ogrenmese de olur diyor. Ama ben -de ekinin ihtimal demek oldugunu biliyorum, ogretmenime sordum. Istemiyorum demiyor da.. Dedenin kapisi bi sinir o yuzden, aman zaten kucucuk bi oda, ne olabilir ki icinde ilgimi cekecek?

Yandaki ev kiraci. Ordaki tombul kadinin cekik yesil gozlu iki kizi var. Babalarini hic gormedim. Annem beni almaya geldikten sonra isten donuyormus . Evleri de Zekiye teyzeninkinden daha kucuk. Oyle olurmus kiracinin evi. Bi kere gitmistim onlara canim cok sikilinca. Yasemin abla yerde odev yapiyordu. Niye yerde yapiyorsun dedim, anlamaz gibi bakti. Sonra birakip yanima geldi. Zekiye teyzenin evinin alti bosluk olduguna, bi dolu sey yigik. Ordan kase mase araklayip evcilik oynadik. Bir suru ulke ismi biliyordu, ama hicbirine gitmemis. Gozlerinin neden cekik oldugunu da bilmiyordu. Benle oynayacagina odevini yapsaymis daha iyiymis.

Dedenin evi, kiracinin evi ve Zekiye teyzenin evi bahceyi ucgen gibi kapatiyor(matematik odevimi bitirmedigim icin ogretmenim kizdi bugun ama anneme soylemicem). Aslinda bahce yok. Yani var da bizimkine benzemiyor. Burdaki betondan. Kapinin merdiveninden inip duz gidince onlarin evin arasindaki patikaya giriliyor. Bi kere kopek kovaladigina bi daha gitmedim. Zaten sabahlari televizyonda ninja kaplumbaglar oynuyor, onlari izlemek daha eglenceli. Pizza yiyorlar hep oburlar. Ben de biraz sismanim ama pizza yemiyorum oyle. Okuldaki Caner benimle hep dalga geciyor tombul kalfa yuzunu sakla diye. Okuma kurdu ben oldum oh olsun ona. Zaten ben onu Asilcan'a sikayet ettim. Onceden cok kiziyordu ama simdi beni seviyor Asilcan. Gecen gun ogretmenime bagirdi, o da onu kulagindan tutup mudur yardimcisinin odasina goturdu. Mudur yardimcisi cok sert bi adam. Bize hep dogru davranin diyor. Kendisi cetvel gibi tabi.

Ninja kaplumbaglari izlerken rahatsiz edilmekten hic hoslanmam. Televizyon odalarin arasindaki koridorun ucunda oldugu icin onune oturdugumda gecisi biraz kapiyor olabilirim. Ama misafir odasi hep bos. Her yeri dantelli sehpalarla dolu. Hem koltuk da var. Televizyonu neden oraya koymuyorlar anlamiyorum. Misafir filan geldigi de yok. Bazen Hacile teyze geliyor, kahve icip ters kapatiyorlar. Fal bakmaya calistiklarini biliyorum ben akillim. Ne goreceklerse. Kitap gibi okuyamazlar ki. Hem hareket de etmiyor. Sonra yok efendim yine televizyona yapismisim. O asil Huseyin abiye soylesin onu. Bilgisayarin onunde surekli oyun oynuyor. Kendi oglu ya... Telefon almislar ona, tas gibi bi sey. Anteni de var. Anneminki de babaminki de daha kucuk. Hem yilan oyunu da yok. Benimle de hic oynamaz.

Neyse ki televizyon disinda bana pek bulasmiyorlar. Zekiye teyze bazen limonlu patates bile kizartiyo. Zaten hep mutfakta. Ne is yapiyosa o kadar. Annem bile onun kadar oyalanmiyor. Buyuyunce kizlar boyle mutfakta cok dururmus. Ay cok sikici dedim ama bozuldu mu bozulmadi mi bilmiyorum. Bozulur gibi bakti once ama sonra bezelye yemegiyle komposto getirdi. Bezelyeyle pek anlasamiyoruz. Bir kedi varmis soyluyordum ben, Zekiye teyze basima dikildi. Neyse ki annem geldi de eve gittik. Bazen sinir oluyorum ona. Sarkiyi da yanlis soyluyor zaten.

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Kuruntular bazen, ic kemirmekle kalmaz, kendini yedirir, ozellikle de teoriyle pratigin birbirini tutmadigi zamanlarda. 180 derece donus kemiksizligin gostergesi midir, kaybolmuslugun mu? Icteki kurt, ikisi birbirinin aynisidir der. Susup bakakalirim.

Olmak istenen yer ile olunan yer arasindaki fark bilince yukselince kan buz kesilir. Damarlar catlar, olunmez ; cunku baskalarinin hayal edilen acilariyla avunmak daha kolaydir. Aci bile degildir oysa onlar, kindir, ofkedir, nefrettir, kendi gercegi karsisinda acimasizdir. Daha iyi bir savunma yolu da yoktur.  Herhangi baska bir yol da yoktur zaten. Ofke, kendini aciklama gayretine girmesi gerekmeyen yegane nesnelliktir. Yasamadan bilinmez, hissetmeye kalkisilsa yanindan bile gecilmez. Hep hayal edilen ofke olarak kalir. Yaklasmak istenir, cin seddine toslanir, agiz yuz kan icinde bile kalamaz zira ayricalik korunaklidir ve kan tukurmek istesem de anca duzenli fircalanan dislerimde kalan misir tanelerini dert edinirim. 

Severken, butun kadinlari, butun erkekleri, butun babalari, butun devlet baskanlarini, askerleri, polisleri, patronlari, kendini eyliyor zanneden joinerlari, dunyayi kurtaracagini sanan politik dogrucu ermisleri, sevap kazanmak istercesine yaklasan kaypaklari, gozlerindeki acimayi gizleyemeyen kaltaklari omuriliklerinden sikmek istersin. Ask insa edilirken yikilip emegini somurdugu iscileri betona gomen bir koprudur ask gocuk altinda kalan sari kasklarin komur izini kirleten kandir ask vicdan yarasinin kabugunu koparir kimseye belli etmeden. Kufreder dururum, agzimda feminist salyalar, icten kopuren bir deniz, vuramayan dalgalar, bir tarafta tsunami, bir yanda arzular... Isyan ve ofke yine de benden sorulamaz. 

Isyan ve ofke benden sorulamaz, ben lagvedilen kadin, ben ay sonunu getirebilen beyaz, ben gelecegini oturtacak taht arayan sultan, giysisi utulu, yemegi sicak, evi temiz, ben eprimis sutyeniyle ovunen, savunma yapmasi gerekmeyen, bir yolunu nasilsa bulan, beklemeyi bilmeyen, asagiladiginda fark etmeyen, gozlerini indiremeyen, gordugu ofkeyi sindirmeye, karsilastigi siddeti bastirmaya calisan, eli tas tutmamis, gozu kinden donmemis ben, isyani ve ofkeyi ve askin imkansizligini anlatamam. 
Biri beni bulsun, biz bi yolunu bulalım, ask cekirdek citlemek olsun, ben onu öfkesinden de seveyim, o bende biraz soluklansın. 

17 Ağustos 2019 Cumartesi

p.n°26

- kafan karisir iste boyle - nasil? - boyle - hayir ne demek istedin yani. Selamsiz sabahsiz girince lafa... - epey oldu tabi konusmayali - oldu tabi ya - sen kasindin - ne yaptim yahu? - sorgusuz sualsiz cekip gittin - iyi degildim Sylvia, biliyorsun - biliyorum da burdaki her sey... - Nice'te misin sen hala? - biraz orda biraz burda - Elie gibi yani - biraz oyle - Bruce nasil? - bahceyle ugrasiyor. Epey biber cikti bu sene, patlicanlar da bereketli. Yalniz karpuzlari yaban domuzlari mahvetmis, cani sikkindi. - aa ! buralar da kurak, ayçiçekleri kavrulmus resmen. Opersin benim icin - onu birak da sen nasilsin? - iyiyim, saskinim biraz. Seninle turkçe konusmak ilginc geldi - sorma bana da... arayi bu kadar acmamin sebebi de bu biraz. Turkce ogrenmek kolay olmadi. - mis gibi konusuyorsun iste - sen konusuyorsun ya - dogru tabi... - canin sikkinmis? - degil aslinda. Dolunay etkisi diye dusunuyorum, garibim. - Firtina oncesi sessizlik? - oyle gibi de, degil gibi de -  kanaman baslayacaktir - evet, bugun yarin - ne hissediyorsun peki ? Sakinlik disinda yani - Bundan bahsetmek istemiyorum galiba henuz. Daha cok seni konusturasim var. Nasil hissediyorsunuz Turkiye'ye doneli beri? - acikcasi biraz hayal kirikligina ugradim. - neden? - hicbir sey yapmiyorsun yazan. - farkindayim ama haksizlik etme. Buna ihtiyacim oldugunu 6 nisan 2018'de yazmistim daha. - kafanda buyuttun bircok seyi - cok kolaymis gibi konusuyorsun. - sen de kendi problemlerini buyutuyorsun. Sokaga donmen lazim yazan. - biliyorum ama henuz vakti gelmedi. - geldigini nasil anlayacaksin? - sokaga dondugumde - hayata bu kadar guvenmek de kucuk burjuva kafasindan kaynaklaniyor. Oyle olmasaydi sokakta olmak bi secenek olmazdi - asil senin elestirin kucuk burjuva elestirisi: solcu romantizmi. - yasadigin eve bak da konus. - bana kendimi suclu hissettirmeyi birakir misin ? - ne o huzurunu mu bozdum? Yabanci dusmani da olursun sen yakinda. - sacma sacma konusma Sylvia. Hicbir seyden vazgecmis ya da geride birakmis degilim. Kendime ve aileme kanitlamam gereken seyler vardi. Ne yapayim boyle apolitik, statu duskunu, ama iliskilerimin (iyi ki) cok kuvvetli oldugu bi ailede buyuduysem? Cozmem gereken seyler var ve elimden geleni yapiyorum. - peki. Sana da bir sey soylenmiyor. - soylemedin mi yani simdi? - soyledim, iyi oldu degil mi? - iyi oldu tabi. Konusmak istemiyor bazi insanlar. Ben de sanki baslarinin etini yiyen, dirdirci biri gibi bi hale geliyorum. - hic konusmuyormussunuz gibi davraniyorsun. - duygusal dusunumsellik(&donusumsellik ; réflexivité) ender bulunuyor galiba. A ve B citayi yukselltiler belki de - Karsindaki insanin icinde bulundugu var olus usulunu anliyormussun gibi triplere giriyorsun. - anlatsin o usulu! - anlatmak istedigini, sana anlatmak istedigini, ya da anlatabilecegini nereden cikariyorsun? - anlatmak istemiyorsa zaten bi problem var, ben hic bulasmayayim. Bana anlatmak istemiyorsa gereken guveni saglayamamisiz demektir, once bunun uzerine calisilmali, ama konusmadan olmuyor. Anlatamiyorsa iki ihtimalimiz var, kiplikler. Ya anlatmamasi gereken bir durum soz konusu (ki bu benden kaynaklaniyorsa  ya suclu oldugu bir sey var ve soyleyemiyor ya da ikinci duruma geri donuyoruz ; ondan kaynaklaniyorsa bunu soylemesi de bir adim olur) ; ya da olasiligina sahip degil (ki bu bi bilgi problemine donusur ve simdiye kadarki konusmalarimizin isiginda yapmaya kapasitesinin olmamasi secenegine siginmak ancak bir seylerden kactiginin gostergesi olabilir). - kaciyordur iste belki de. - niye kacar insan bir seyden? yapilmasi gereken yapilir, aci verecekse verir, rahatsiz edecekse eder ve sonraki adim bu durumun saglamasini yapip ustesinden gelmek olur. - yine yaptigi her isi basaran biri gibi konusuyorsun, gözde çocuk gibi. - kendi gecmisini rest cekmeden silemiyorsun iste, hos, o da meçhul. Kac yildir nasil yasadigimi, onlardan kendimi nasil ne derecede ayirdigimi, maddi manevi nasil uzaklastigimi bilmiyormus gibi konusuyorsun. - yine yapabildigin seyle ovunuyorsun. Ayni tas ayni hamam. - cok acimasizsin. - gerçekçiyim. - e napiyim Sylvia ? - sabirli ol yazan. O yolunu gozledigin iletisimi kurmak istedigin, biriyse karsindaki, boyle elinden oyuncagi alimis simarik cocuk gibi davranma. Emek vereceksin. -  Vericem tabi ki! ama bu cevaba gore oynamak ve bi nevi sureci manipule etmek olmaz mi? Satranc oynamak gibi... - asil su an yapmaya calistigin bu degil mi? Kendi sorularini dayatiyorsun. - kendi guvensizliklerimi ifade etmeyeyim mi? Kac kadin susuyor boyle, baskasinin elinde oyuncak... - kotu biriymis gibi konusuyorsun. - kotu olduklarina yapmiyorlar bunu. Bilincsizler, hicbir yerden degilse de erkekliklerinden imtiyazlilar. Ya yemek yapmayi bilmeyen devrimci mi olur? Analari degilse de sistemin kendisi karinlarini doyuruyor, sirtlarini kasiyor zaten. - yemekle ne alakasi var simdi? - hayatta kalma kosullarini mumkun oldugunca özerk bir bicimde yerine getirmekten bahsediyorum, hayir ortak-mutfak olsa yine anlarim mesela.... Duygusal réflexivité de bunun bir parcasi, kadina atfedilen taraf. Sanki ezilenin yaninda direnmek ezen sisteme katkida bulunarak mumkunmus gibi. - hakkin yok degil, ama kendi icinde bulundugun kosullar bu elestirinin disinda mi kaliyor sanki? Parantez yasiyorum bahanesiyle kendini kurtarip mesrulastiriyorsun. - Bi ev yuzunden mi butun bu muhabbet ? Alisveris merkezlerinde mi yasiyorum? Son model esyalarin pesinde mi kosuyorum? Insanlarin emegini mi somuruyorum? Kiyafet, ayakkabi, makyaj malzemesi mi aliyorum ? 9 yildir giymekten eprimis sutyenimi yeni degistirdim Sylvia.  Para dolasimina yaptigim katki bahcemde buyutemedigim icin satin aldigim domates salataliktan ibaret (bi de sigaram vardi ama acik tutune gecebildim sonunda yeniden). - of of of cok mukemmelsin gercekten. Bu kadar sucluluk duyuyorsan sadaka ver bari. Insanlar oyle yapiyorlar. - dalga geciyorsun - cok ciddiye aliyorsun her seyi yine, ozellikle de kendini. Deger arayisi bunlar hep... - "ayrik-deger" olmayan bi deger, evet ama bunun icin de konusmaya ihtiyacim var. - su makaleyi cevirsen ya artik. - ceviricem... Elimdeki isler bi rahatlasin. - e hani sizden konusacaktik? - konustuk ya. - tekbenci bi konusma oldu bu sefer. - ben senin elestirel aynanim yazan. - kendisine bakanin kendisi disinda bir sey gosteren bir ayna degilsin yine de. - yöneltim nesnesi sen olacaksin tabi ki, bedensin, özdeksin, ama gören de sensin, ve baska sekilde de gorebilirsin. Husserl'in aperception olarak isimlendirdigi kavram mesela. Nesnenin goruldugu yerden gorulen seklinden daha fazlasi oldugu bilinci gorende olusuyorsa, goren kisi gordugu nesneyi kendi idrakinda tamamlayabildigi icindir. Bu tamamlama sekli deney(im)e ve nesneyle kurulan zaman-mekansal iliskiye baglidir. Elestirel bir aynaysam sayet, gordugun seyin gor(e)medigin yanlarina isik tutma islevimden dolayi boyledir bu. Nesnenin kendisini degistirme yetenegim/gucum oldugu icin degil. Nesnenin kendisi de devim icinde tabi bir yandan, sen yani. Aydinlanan alanlar devim bicimini anistirirken onu olusturur da. Gorungun ozunle etkilesimini hic koparmaz boylece, ve iliskisel bir metafizige kapi aralanmis olur, teorik olcude. - iliskisel kuantum diyorsun, alginin kendisini de imliyor. - tabi ki... bundan kacabilecegimizi dusunmek ancak (felsefi acidan) Descartes sonrasi insanin kibrine isaret eder. - sadece felsefi acidan degil, tek tanrili dinlerin baslangicindan beri belki de. Tanri her seyi insan icin yaratmadi mi? - kesinlikle. Kurban bayramini koyde gecirmedin mi? - evet, toplumsal dogruculuk, kesilmek uzere dunyaya getirilip beslenip buyutulen canlilarin katliaminin tam da bu kibirle mesrulastirildigini da soylemek zorundadir. Daha az once ev sahibimle cekirdek citlerken tam olarak ayni muhabbet gecti... Disarida ezilen iscinin, evdeki kadin(lar) uzerinde kurdugu tahakkum sayesinde ozsaygisini dengeleyebilmesine benziyor hayvanlar arasinda kurulan deger hiyerarsisi. Erkek egemen toplumun evrensel olmak adina dayattigi akilci-insan (humanimal) once kendisini diger hayvanlardan (zoonimal) (ya da milyon yillik öteki olan kadindan) ayirip sonra kendisine gorece yuksek bir deger atfediyor. Kendi kurdugu bu duzen icerisinde kendisini konumlandirdigi yeri de unutuyor tabi ki, ezilen farkina variyor ancak bu konumun. Animalizm feminizmin bakisini cok guzel icsellestirmis gercekten. - diyalektik bilincleri var. - devrimciler neoliberal yanilsama olarak yorumlayabiliyormus bunu, asil sorundan dikkatleri uzaklastirmak yani, ekran koymak araya. - anarsizm calisilmali belki de, feminist bilgi kuramina paralel olarak. -yine buyuk sozcuklerle konusmaya basladin. Hem sen et yemeye baslamissin - evet, savunacak bir seyim yok, utandigim bi mevzu ve sokaga donmek gibi onu da yeniden birakacagim. - seni gidi çocuk... Hadi artik cok konustuk. Yarin dersin yok muydu? - var, yatmaliyim ama yatakta donup durmaktansa senle konusmak cok daha iyi bir secenek gibi gorundu. Geldigin icin tesekkur ederim. - guzel ruyalar gor.

2 Ağustos 2019 Cuma

seken kursun #x

devlet komisyonu sinir ticaretini mesru kilar
bos depo gidip cok tehditle donenin emek vergisi
tehcir etmenin sessiz lugatinda goz ardi edilmesi
topragin altini cizmekle yetinmez
Roboski'yi mezara, Vedat Ekinci'yi kefene döndürür

"bir tane merminin bedelini biliyor musun sen" demisti Baskan
14 yasinda mi ogrenilmeliydi?

7 Temmuz 2019 Pazar

Yillardir sadece kelimelerde gorustugum bir arkadasim "bloguna da yazmiyorsun" dedi. Bu alanin bir iletisim araci (da) olmasi garip hissettiriyor. 

Cok fazla okuyanim oldugunu sanmiyorum, genel bi "reader-gaze" baskisini tam anlamiyla yasamiyorum bu yuzden. Hitap ettigim kitleyi goz onunde bulundurmam gerekmiyor mesela. Yazi kariyerime dair buyuk hayallerim de olmadigi icin mustakbel okuyucularima dair fikir de olusturmamisim. Ara sira goz attigini bildigim 2-3 arkadasimi saymazsak (zamaniniz icin tesekkurler), sozlerimi ilettigim kimse yok anlayacaginiz. 

Bu durumun nelere yol acabilecegini dusundum elbet simdiye kadar. Basibosluk ; friend-gaze ; bi tur otizm ; hayal disa vurumu;  ya da fransizca blog'umda deneyimlemeye calistigim gibi psisik dunyanin toplumsallasmasi... kimbilir baska neler?

Hepsinden biraz var aslinda. 
Basibosluk, cunku planlayip da gelmiyorum buraya. Yazma disiplinim yok. "Nasil yazar olunur?" tarzi kitaplarin siddetle onerdigi gibi her gun birkac sayfa yazmaya, siirlerimi duzeltmeye filan ugrasmiyorum. Bazen gunler, bazen aylar geciyor. Arzu kendini belli edince acabiliyorum ancak blog penceresini. Bir seyler disari cikmak istiyor, tutamiyorum, kafamin icinde sekil alamadiklarindan sozcuklerde seylesmeye ihtiyac duyuyorlar. Ben de saliveriyorum. 
Nisan 2019 mesela, annemin Istanbul'daki evimde ilk defa kaldigi o kisa birkac gunun birinde, sarap iciyorduk, o dizi izliyordu, ben yazmak istiyordum. "Geldim" demem gerekiyordu. Buradayim, sozumde.
Ya da Haziran (3) 2016. Nice'teki ilk evimde (lanetli studyoyu saymak istemiyorum), o zor nefes alinan yer altinda, yaz sicaginin beynimi kafatasima yapistirdigi gecelerden birinde, elimden yazmaktan baska bir sey gelmiyordu, aklima nefes aldirabilmek icin. 

Friend-gaze, cunku arkadaslarimin bakislarinin buraya dusecegini tahmin etmek bi nevi toparlayici bi rol oynuyor. Tahmin edilebilecegi gibi muthis seyler yazan insanlar : oyku, feminist deneme, toplumsal hafizaya kazinmasi gereken ama unutturulmaya calisilan veya "hizlandirilmis topluma" (accélération) yenik dusen olaylarin hatirlatmalari, tekrar tekrar okutturan siirler... cok degerli seyler yani. Onlarinki kadar iyi olamasa da yazdiklarim, en azindan seviyelerini tutturmaliyim diyorum yazarken. Ne kadar basarabildigimse muallakta. 
Toplumsal icerikli yazilarimin hepsi buraya bir ornektir sanirim. Olmayanlar da onlara isyan edisimdir. "Ne var yani, burasi benim alanim sonucta" diyerek kendimi rahatlatisimdir. Edebi ve dilsel panoptikon yaratmanin yaninda, bir nevi vicdan olusturuyor olabilirler son raddede ama baskida hissetmiyorum neyse ki. Hissediyor muyum yoksa? Yazinin basinda bahsettigim arkadasim gectigimiz gunlerde blog'a dair yazisirken "orada da rahat degilmissin gibi" demisti. Belki bahsettigi rahatsizlik budur.... 

Otizmin bir turu, cunku kendi icime gonderdigim laflar bunlar. Benden cikip yine bana gelen, bana kendimi anlatabilmek icin ben'in olusturdugu cumleler. Yazdigim bazi seyler yazdiklarimi okumadigini ve asla okumayacagini bildigim insanlar icin yazildilar. Hatta bazilari, tanimaya pek firsatimin olmadigi ama kendi icimde cok buyuk yer ayirdigim, beraber zaman gecirmeden eslestigim, paylasmadan sevdigim platonik iliskilerin kahramanlarina ithaf edildiler. Beni taniyanlarin bile anlamadigina, tam anlamiyla anlayamayacagina emin oldugum (bu pek de ideal olmayan ideal'e ne zaman ulasilabiliyorsa artik) metinler...
Temmuz (3) 2014 mesela ya da "Cozulme" Haziran 2015. 
2012 yilinin eylul ayina kadar yazilmis hemen her siir o zamanlar asik oldugum cografya ogretmenime yazildilar mesela (bosuna degil toprak kokmalari). O bihaber...

Hayal disa vurumu, cunku imgelestirmeye calistigim gosterilen'in (signifié) gercek-disiyla bagi cok kuvvetli. Sonuc olarak, bahsettigim tek tarafli iliskiler hayallerimden doguyorlar, arzularim, korkularim, atesli davalarim, oksadigim bedenlerin hatirasi, hatta bazen ruyalarim soz oluyorlar bu alanda. 
Sylvia'lar mesela, her ne kadar zaman ilerledikce dizginleri ele alip amaclarini donusturseler de hayalden kopup tasmis yazilar. 
"Oteki dunya 1" Temmuz 2015 gercekten bir ruya ertesi yazisi. Fransizca blogumda siire donustu sonradan.

Psisik dunyamin toplumsallasmasiysa Fransa'da kendini gosteren bi surecin urunu. "Nomencollectivum" Mayis 2017, bu surecin giris metni tadindaki (orijinalini fransizca yazmistim) bir ceviri aslinda. Sylvia'lar bu surec icerisinde yonetimi cogulculastirmaya karar vererek otistik alanima köy insa ettiler. Bruce'un islevi degisti mesela, hayali kurban (bouc émissaire) olmaktan kurtulup kendine muzdarip (ve Sylvia'ya asik) bir insana donustu, yeni kimlikler soz almaktan cekinmemeye basladilar. Sylvia'nin kendisiyse "yazan" olan ben'in dostu haline geldi, ben'in ikincisi olarak (dédoublement) degilse de ben'in kendini ifade edislerinden bir cesidinin aynasi olarak. Degerli bi deneyimdi bu, ama bir turlu Turkçe'ye cagiramiyorum onlari, ben yazan olarak dönmüs olsam dahi. Belki de nasil hissettiklerini sormanin zamaninin gelisidir bu gece beni buraya cagiran. 

Zira "donmek" cok kolay soylerken. Ozledigim bir seyler vardi, kavusmak istedigim, aradigim ama baska memleketlerin dilinde, sozunde, tanistiklarimin gozunde bulamadigim. Belki de buldugum seyleri sindiremeyisimdendir bu tanidiga ozlem. Aranani degil sunulani buldugum icin... Sunulanin aradigim gibi olmasi icin cabalayip beceremedigim icin... 4bucuk yilin sonunda bi kalp agrisina yenik dustugumu kabul edemedigim icin... Artik kendime guvenemedigim icin... 

Sylvia, Bruce, Ellie, Jules, Ömur, Alice ve digerleri hazir oldugunuzda nasil hissettiginizi konusalim mi? Sarap degilse de rakimiz var artik.
Son kadehimi masaya siz ve okuyan arkadaslarim icin vuruyorum bu gece. 
Sagliginiza dostlar. 




12 Mayıs 2019 Pazar

Dibimize dari ekilmeyecek

Agiz yer, yuz utanir
Ekmegini bolusmenin de kurallari vardir :

Fifi'ye verilmemelidir mesela
mamasindan baska yerse midesini bozuyor.

Karabas, ne bulursa goturenlerden
sokagi da iyi bilir, rahat olabilirsiniz.

Boncuk secicidir, etten baska as bilmez
(kasabin enigi diye adi cikti diyorlar).

Herkul bir baska cesit, herkesin elinden yemez
once basini oksayip helallik almaniz gerekir
yine de yediremezseniz merak etmeyin
Ramazan ayindayiz, niyetlidir.

Zeyna'ya yanasmazsaniz sizin icin daha iyi
manavin onundeki kaldirim cukurunu tabagi bellemistir
ortalik sakinken bir seyler birakabilirsiniz, kendisi sececektir.

Karakiz aclik grevinde, ne yapsak yediremiyoruz
gecen hafta Yoldas'i zehirlediler, toparlanamiyor.

Barnie'yi Fransizin biri birakmis, sadece organik cig sebze yiyor
manav Hakki sag olsun pek dert etmiyor
Zeyna ile ahbap olmuslar da bazen fransizca havliyorlar
korkuyoruz, yakinda ekmegi kanlarina dograyacak Yoldas'a bilenenler.

Tarçin kazadan beri cok hircinlasti
bir bacagi tutmadigindan terzinin sokagindan pek ayrilmiyor
digerleri hirpaliyormus da biraz
evvelsi gun Tazi'yi kemigini calarken goren olmus
tok evin ac kopegi, Nevzat Bey de hic ilgilenmiyor.

Asil dikkat etmeniz gereken Reis'tir
mesela lokantada tabaginiza goz dikip, vermezseniz saldirabilir
evinize kadar takip edip kapiniza iseyebilir
hicbir sey yapmayacaksa da ayaginiza dolanabilir
firindan cikarken yakalanirsaniz ekmeginizden edilebilirsiniz
bilahare ayvanizi bile yiyebilir
hatta ortamin havasina bakarsak
tam da su siralar sofrada olabilir.

9 Mayıs 2019 Perşembe

Ne ola ki beklemekten korktugundan camin kapali uyudugun,
nefes darligi.
Anlik bir hissin actigi kucagi baskalarini dusunerek otelemek,
hapishane.
Kendine inanmasan da his aldatandir ve de ta kendisidir hayatin,
boluk porcuk.
"Beni anlamayacaklarindan anlanacak bir ben olmasa gerek" denir,
goz bagi.
Kosmak istesen ayagin yetmez durayim desen karabasanlar,
faiziyle.
Kurtulusun umudunu faili olabildigin resimlerde ararsin ellerin ceplerinde,
belki birgun.
Cahilligin dudak kivrimi kelepcen olur, koklenirsin, kuyudur, okyanustur,
bogdurmaz.
Tavsansiz sapkalardan cikayim desen, degnek birinin sacina toka,
bas kel.
Taklit etmek yalan, edememek kaybolus, asili kalip arayi bulup,
dusmek dert.
Kildan tuyden incelen islerin perde arkasindan bir ses saplanir,
talepsiz.

Parmak olcer eksik kalir arabeskle tamamlanir :
Saydim gunu bulunmadi
Kaybim adam sanilmadi
Beden yorgun, taninmadi
Kimdi,
vurdum,
duyulmadi.

12 Nisan 2019 Cuma

Kimokur neler yazdirdi bu his. Kavusulan bu his. Merhaba his, saraba bi sen yakismiyorsun ama sen cok yakisiyorsun.
Onemli seyler soyleyecegimi dusunmuyorum bu gece. Duyulanlarin ya da okunanlarin onemli oldugunu dusunmesini istedigim insanlari da dusunmuyorum. Kendimi dusunuyorum. Sarabin yumusattigi kicimin ustunde, dusen bakislarimin altinda, cok duvar gerisinde, bazi duygularin otesinde, sonucunda ve sayesinde buradayim, sozumde, yanlissa da bu istasyon*. Biriktirdigim birkac siir kitabinin ortasinda cikmaya calisan sozcuklere izin verememenin rahatsizligini yasiyorum. Belki cikacak soz yoktur diye dusunmekten korkuyorum, insan dusuncesinden nasil korkar? Neden korkar? Bunlari korkarak dusunmek istemiyorum.
Haksizlik etmemeli. Dondugumden beri korkularim azaldi sanki. Dissociation**'u fark etmeden yasamaktan korkuyordum mesela. Olu bedeni, sakladigi tum diger kayip gondergeleri*** yok sayarak tuketiyorum bir aydir. Umrumda degil cizgisini oyle yukselttim ki kalbimin sarildigi kadini bacagimi actigim adamin gogsunde aglayarak akitabiliyorum. Olmadigim insan olmaya calistigimin fark edilmesinden korkarak erkeklesirdim, ne demekse bu, cok sey demek aslinda ama anlasilmamasini bile umursayamiyorum su siralar.
Cok kucuk adimlar atmak istiyorum. Okulum, isim ve evim arasinda dusunmeye yetecek yurume mesafesi bile yok. Train train quotidien 'den korkardim, ayak yoluna dustum. Anlasilmiyor olmaktan korkardim, anlatma derdinden sogudum. Diyemezdim, demez oldum. Daha 2 ayim dolmadi, yurek doldu, buraya tasti. Sizin ne dusundugunuzu birakin da dusunmeyeyim.
Bazi yaralar tuttugu kabuklar soyuluyor mu diye bakildiginda yeniden kaniyormus. Soylenmek istenenler dinleyenlerin anlayabilecegi sekle sokula sokula epriyor, ama eskimiyormus. Dil bilemese de, dokemese de, kaydediyormus. Teknoloji caginin cocuklari olan bizler, biz demenin goreceli cok guzelligini anlayamiyormusuz. Batiya baka baka, tusuyle kakasiyla ona benziyormusuz. Benzedigimizi dusundugumuz seyin var olduguna inana inana yaratiyormusuz da onu. Sonrasi allah kerim diyormusuz, aman neyse diyormusuz. Ben simdi boyle diyorum ama aslinda hicbir sey demiyorum cunku icerlerde bir yerlerde, umursayamiyorum. Yasam bir sekilde gececekse aci cekenin yamacinda gecsin ama ben cekmeyeyim diyorum. Cok zormus aci cekmek, uzak olmak, yabanci olmak, baska olmak, oteki olmak ve oldugunu bilerek olmamaya calismak. Felsefe meger bilememe sevgisiymis.
Nasil uyuyorsunuz sokaklarda? Nasil atlatiyorsunuz tecavuzlerinizi? Nasil sineye cekiyorsunuz asagilanmayi, hor gorulmeyi, onemsenmemeyi, insan degilmissiniz gibi davranilmayi ? Nasil yasiyorsunuz ayriliklarinizi, olumlerinizi, kayiplarinizi, hastaliklarinizi? Nasil para istiyorsunuz yabancidan en yabanci halinizle, en yabanci sizmis gibi davranilirken? Birbirini mi dengeliyor bu yasantilar? Siz de mi umursamiyorsunuz? Siz de mi yok sayiyorsunuz? Sizin dissociation'unuz bizim yarattigimiz bolunmusluklerin sonucuyken, sizinki hayatta kalma stratejisine nasil donusuyor? Benim biz dedigim de kim oluyor? Ben dedigim neyin nesi? Yolda duzulen kervan misali... Peki geri nasil donuluyor?
Oh be! demek... Ben bu melankolinin cocuguymusum. Ben bu sorularin, bu sucluluk duygusunun, bu elden gelmemenin, bu bilinemeyenlerin, bilinmedigi zannedilerek kendini rahatlatmalarin, geceleri yorganlara sarilarak omuz agrilariyla uyanarak cenin uyuyanlarin soyuymusum. Kalkisilip bitirilemeyenlerin, mercekte bakilip gidilemeyenlerin, ince dusunulup yapilamayanlarin, sevip de dokunamayanlarin havaninda dovulmus, harmaninda kavrulmusum. Kendi ismi verilen bir sey olduguna inandigi kimligi bulamamanin acisiyla -belki- bir seylere benzeyenlerdenmisim. Cok iyi degilmisim, hic iyi degilmisim, biriymisim ve cisimlestigim, cisimlestirildigim bu bedenin icindeki sahsiyeti ikicil ayrimlari reddederek var etmeye calisiyormusum. Eyvallah.
Sen'i aradigimi zannediyordum bir yerlerde. Ben'in asilamayacagi dusuncesine tahammulum artmisti. Sizden bize giden yolun senden gectigini dusunuyordum. Hala dusunuyorum gerci ama sen de sekil degistirmis gibisin. Bu yazinin seninin aslinda bir ben oldugunu ve benim bu ben'in okuyus anini bilmedigimin farkinda misin? Asmaya calistigim bu uzakliklarin berisinde seni ozlemeyi isterdim, bunu hayal edebilir misin? Umursamazligimin bir parcasi olmaya tahammul edebilir misin? Dokunulmak istiyorum aslinda, cok cocuk bir arzu bu. Kendimi dusundugumu zannederken, kim oldugunu dusunuyor bulusum kendimi peki... Bu beni kahrediyor ama ayni zamanda en kadin andir bu. Anlayabiliyor musun?

Gaiaya donseydik bir gogumuz olabilirdi bizim de****. Duragimiz var yine de. Bekleyebiliyoruz. Sabir tukendiginde bilahare munferit bekleyislerde ayakta kalabiliriz. Yer verebiliriz.
Bu kavli kendime isteyebiliyorken henuz, bari vereyim gitsin.



*Ahmet Telli, Buradayim Sozumde, Cocuksun Sen, Everest, 2004, p.16
**http://www.palim-psao.fr/
***Carol J. Adams, Etin Cinsel Politikasi, Ayrinti Yayinlari, 2010, p. 100
****Didem Gulcin Erdem, Ayin : el avlusu X, Olmayanim Icinizde, Everest, 2012, p.21