23 Haziran 2015 Salı

Plath 7

Bruce, bugun iyi yurekli ve anlayisli olmak istemiyorum. Yaraliyim ve ozguven eksikligimi siddete basvurarak kapatmak istiyorum. Herkes gibi.

Senden ve erotizm yoksunlugundan nefret ediyorum. Ben sevismek istiyorum. Dokunmak ve vahsice sevilmek. Koklerimi topraktan cikar, zorla, dozerlerle gel ve ez beni. Yasami degersiz bir bocek gibi. Cigne. Korkak dokunuslarindan tiksiniyorum. Ne yapacagimi bilemez bir hale sokuyorlar beni. Dusunmeme izin veriyorlar. Ben bazen dusunmemek istiyorum. Acimdan keyif almak, arzulanmak istiyorum. Beni nasil sevecegini bileme ve hayvansilasalim. Bir oz varsa donulecek, primitifligimizdir o. Icimdeki seytani cikarmak icin rahipler getirecek misin? Yoksa beni kendi halime mi birakacaksin? Gidecek yerin olmadiginda iskencecine asik oluyorsun. Hepimiz ayniyiz guzelim.

Karanligimdan ne kadar da hosnut oldugumu biliyorsun. Bunu anlamak icin buyuk bir cabaya da gerek yok zaten. Kucuk beynini kullanmana bile gerek yok. Ben bazen karanligin kendisi oluyorum. Nereye gittigimi goremedigimi dusunuyor olmalisin. Oysa geceyle ve gecede buyudugun zaman karanlik bir engel olmaktan cikiyor. Bakislarindaki ayciceklerini secebiliyorum. Zaten beni de bu yuzden seviyorsun. Ulas bana neden ulasamiyorsun?

Secimlerimi aciklama geregi duymadigim icin bilincsiz oldugumu dusunuyor musun? Yenilgilerini kendine bile kabullendiremiyor olmalisin. Kabul edemediginin bilincinde bile degilsin oysa. Nasil da naifsin cocugum. Duygularini tanimamak icin diretiyorsun ayaklarini yere vurarak. Ustelik hissetmemenin olgunluk oldugunu dusunuyorsun. Nasil da korsun. Ekmek bile kesemeyeceginden eminim. Nosce te ipsum.  Baskalarini doyurmak marifet degil anlayacagin. Ayrica mutemadiyen alcak gonullu gorunme caban midemi bulandiriyor. Herkes biraz kotudur ve kendini sevdirebilmek icin kendine ve hatta bana bile yalan soylemeye calisman cok acinasi. Zavalli Bruce, boylece sana her gecen gun daha cok aciyorum. Oysa cok guzel bir cift olabilirdik. Zaten kendimi herhangi biriyle birlestirme dusuncesi bile geceye donmeme sebep oluyor. Ben özgür olmak istiyorum.

Varligini Bruce, cok derin bir sevgiyle oksayabilirdim. Ama terliklerini yerde suruyerek gezmeyi ogrenmemekte diretiyorsun. Secmedigin icin degil, kendine bu secenegi sunmadigin icin igreniyorum gucsuzlugunden. Siki bir saplaga ihtiyacim oldugunu dusunmuyor musun? Neyse bebegim, haydi yatagimiza donelim.


çözülme

Evdeki tirbusonun esrarengiz kaybolusuna nefret besliyorum. Uretim amaci disinda bir degeri olmayan, estetik fonksiyonu bile tartismali bir nesnenin yitirilisiyle benden esirgenen ruh hali icin agliyorum. Konu onu kaybetmis olmak bile degil. Ne manasiz bir var olus. Zavalli alet, acimasiz insanoglu, kendisini derin zanneden ben. Egomla girdigim savasin sonuna hala cok uzak oldugumu fark etmek cok aci. Ustelik kendi icinde tutarli, saglam ve emin gorunen her yasam sisteminin beni kendimi sorgulamaya, her seferinde biraz daha etraflica yani biraz daha guclu, itmesi kendime duydugum ozguven boyutunda tsunamiler yaratiyor. Ikincil etkilerden bahsediyorum zira gorunuste, gerceklikte, iliskisel stratejilerde kendimi korumayi, en azindan oyle gorunmeyi basarabiliyorum artik. Icsel dunyamiysa, ortuyu her kaldirisimda, bitmemis bir beton yigini halinde gormekten yoruldugumu hissediyorum. Sanirim bu yorgunlukla barismam gerekiyor, ya da bu insaat alanini terk edip, bir yerlerde yeniden baslamam lazim. Tercihen dogayla barisik bir yasam alaninda. Daha da tercihen el degmemis yagmur ormanlarinda ama bu arzum bile ne kuvvetli prangalarla koklenmis oldugumu gostermiyor mu?

Mutsuz degilim, aksine kamcilandigimi hissediyorum. Hicbir degisim pamuklara sarili sunulmuyor sonucta, aliskanliklardan vaz gecmek hep cok zordur. Hatta kendi prensiplerinden odun vermeden yasamak nasil da degerli, 'kendin' olmak, ozunu korumak, degerlerini kaybetmemek... Dogdugum, araciligiyla buyudugum ve kendime dunya uzerinde yer edindigim bedenime, edinmisliklerime, ogretilmisliklerime, hatta kendime unutturmayi basarip yeniden kurdugum ama durdugum su noktada yerine bir baskasini koymak icin yeniden bozmak (déconstruire) istedigim cok katmanlasmis 'ozellik'lerime hapsolmus yasamak zorunda miyim? Dunya cok buyuk, benim dunyam da oyle ve ben korkak bir korumacilik 'icgudu'suyle durdugum yerde simdiye kadar yaptigim secimlerin bana sundugu olasiliklar limitinde ozgurmusum iluzyonuna kapilmak istemiyorum. Deneyim acligimin bedelini kendime dair olusmamislik, eksiklik, bilgisizlik, toyluk ve naiflik hislerinin mutemediyen kendini yasatan rahatsizligiyla oduyorum. Bu beni gucsuzlestiriyor cogu zaman. En onemlisi de savunmasiz birakiyor sembolik siddet karsisinda. Herkes hakliligini, bilgiligini, ustunlugunu gostermek icin firsat kollamiyor mu sonucta? Kendi var olusunu onaylamak, onaylatmak ve mesrulastirmak icin benligin kabullenilmesine ve hatta deger'lendirilmesine ihtiyac duyuyor. Dolayisiyla en cekirdek iliskilerde bile zedelenebiliyor 'ego'm, bu bahsettigim tutarli, saglam ve emin yasam sistemlerine ait olmaya her cabalayisimda.

Yasam sistemi dedigim iliskisellik, sistem adlandirmasindan da tahmin edilebildigi gibi, karmasikligiyla belirgin. Alelade ele alinabilecek bir oznenin kendisini benzer oznelerle, sistemi kuran, var olusuna devam etmesini saglayan ve parcasi olan pratikler, soylem sekilleri, ozgun soylem icerikleri, entellektuel duruslar (cogul ama benzestirilebilecek) ve tercihlerle sarmalandirmasiyla ayirt edilebilir hale geliyor. Oznenin icsel durusunun yaninda gunluk hayatinda baska-bir-seyi-degil-de-bir-seyi secmesiyle kendine olusturdugu aliskanliklar ve zaman gecirme sekilleriyle de etrafindaki ayristigi diger oznelere (bu yazinin amacinda da Ben'e) dokunuyor. Yani, bir nevi, ethos'un subjektifliginin intersubjektif hale gelmesi durumu. Kendime kurup, bozup, yeniden kurdugum dunyayi her seferinde farkli yasam sistemlerine degerek oldurmaya calisiyorum. Yuksek bir var olus farkindaligi mi gerektiriyor yaptigimi iddia ettigim sey yoksa ic dunyasini sisiren baskalari arasina mi sokuyor beni aslinda banalligi asikar olan ve hic de ozgun/yalniz/ozel olmadigim bu islem/surec? Sorular dogurgan ve birbirini ardillamakta gecikmiyor.

Bazi bazi ego pompalamasi olarak yorumladigim bu halim, kendi icinde cok buyuk bi paradoks yaratiyor. Cunku bu icsel 'derinligim' aslinda gorunmez, takdir edilmiyor, onaylanmiyor, mesrulastirilamiyor. Icsel bi dusunce zinciri olmasiyla zaten benlik sorgulamasina ihtiyac duymayan, yasayisi geregi tercih etmeyen, hayati durusuyla reddeden, veya basitce insanoglunun bu yeteneginden haberdar olmayan oznelerle kurulabilecek olasi (ve nasil da zengin olabilecek) tartismalara kapali. Ozneligimi pratiklerime indirgeyen digerleri tarafindan ulasilmaz ve sonuc olarak onlardan sakli. Benzeri var olus sorgulamalarina acik ve ac bizler birbirimizi kesfettigimizdeyse kolay kolay birakmiyoruz gel gelelim bu arayis cok dikenli. Zira her diger insan coklugu gibi, bizler de homojen degiliz ve 'derinliklerimiz' dalislarini farkli sularda gosterebiliyor. Birbirimizle kurdugumuz iliskilerin, dis dunyadakilerle oldugunun aksine, kolay etkilenebilir ve etkileyebilir olmasi da gecisi zor duvarlarin icine dogru atilan her yanlis adimin yikicilik potansiyelini arttiriyor. Mukemmel uyum yakalandiginda birakilmak istenmese de fiziki ayriliklar, zamansal farkliliklar ve gunluk hayat tekrarlari zorlayici. Bireysel zamansal-mekansal pozisyonumda hayatimi kolaylastirmayan dil bariyeri de cabasi. Sonuc olarak kendi icimde kat ettigimi dusundugum yollari, basardigimi iddia ettigim 'gorev'leri, astigim zorluklari, sag ciktigim savaslari, kabullendigim ve sayesinde guclendigim yenilgileri, ulastigim hedefleri onaylatamiyorum. Yani kendi kendini kutlayan, pohpohlamaktan ziyade takdir eden ama Gerceklikte karsiligini bulamayan , duyamayan, hissettirilemeyen dolayisiyla inandiginin aksine degersizlestirilen bolunmus bir kimlikle ikilemlerde yasiyorum.

Insanlari fazla indirgemeci bir sekilde ikiye ayirdigim dusunulebilir. Jung'u referans ediniyorum, tum tartismalari gogusleyerek ve kendi icimde elestirdigim noktalarin elbette var oldugunu da belirterek. Her ne kadar tum bu yazdiklarim Freud'cu bi yorumlamaya cok acik gozukse de ben bireylesme (?), individuation cabasi olarak okunmasi gerektigini savunuyorum.

Burda sinirlayan ve belirleyen baska bir etmen daha isin icine giriyor: sucluluk duygusu. Bunca icsel tartismanin amacini ben de sorguluyorum dogal olarak. Neden bu kendi icine kapanis? Kendi uzerine katlanmak? Icsel cozulme, bukulme, repli ? Neden, 'digerleri'inden farkli olarak, temel var olus halim disarida ve disarisiyla beraber degil de ucsuz bucaksiz soyutluklarla belirli ? Tum bu icsellik beni nereye tasiyor ve tasiyacak? Gercekligi degistirmenin zorlugu beni bir nevi umutsuzluga, dolayisiyla da vaz gecise itmis olabilir mi? Secilmis bir amaca gitmektense, secilmesini istemedigim seylerden kacmak icin mi bu ice donus? Kolaya mi kaciyorum disaridan kacarken aslinda? Gucsuzlugumu telafi etmek icin kendime yalnizca benim ulasabilecegim bir alan mi olusturdum ve olusturuyorum? Bir yandan, bencillik degil midir bu? Burjuva ugrasi degil midir? Baskalarina dokunabilecegim zamani kor bir kuyunun karanliginda bogmuyor muyum? Poetik ve primitif bi felsefe degil midir bu? Kendime savasacak gercek-disi dusmanlar yaratmiyor muyum Gerceklik yenilgisini bekleyen acimasiz, kahredici ve hatta kelimenin birincil anlamiyla oldurucu dusmanlarla doluyken?

Insan kendisini sevmeye devam etmek icin bahane bulmakta zorlanmiyor, hayatta kalmaya devam edebilmek icin bulmasi da gerekiyor nitekim. Dolayisiyla ben de bu sucluluk duygusunun tazminati olarak kendimi yine yumusak bir yataga birakiyorum. Ne melegim ne super kahraman. Ne rahibelige ozeniyorum ne de bilgelige. Bencillik ve narsizmle yine kendi belirledigim sinirlar dahilinde, cok tartismali, surekli rahatsiz edici ama hayatta kalmama da yardimci olan, biraz hastalikli, biraz takintili ve oldukca oznel bir iliskim var.

Insan kendisini cok ciddiye almamali, aklimin almadigi bir evrenin minuscule bir parcasi olarak titresimlerimle barismaya calisiyorum. Bu baglamda, arada sirada yazabilecek zamani yaratabiliyor olmanin degeri paha bicilemez. Gunesime selamlarimi sunuyorum.

16 Haziran 2015 Salı

Back to the Today

   Kendimi yeniden monte etmeye basladigimi soylesem mekanik olamayacak kadar espirili oldugumu dusunur muydunuz? Ben bu cumleyi kendini begenmis bulurdum. Ama insan kendisini her haliyle seviyor.
   Kimlik bunalimlarim yazmaya devam edemesem de su ana kadar suregeldiler. Turkce'yi unutmaya basladigim dusuncesi uzerine Fransizca agitlar yazmaya baslamistim ki kendimi bulma yolunda pahali bir adim attim. Daha dogrusu emekleyerek ilerledigim hedefime tasindim bir kadinin ucan bisikletinin uzerinde. Simdi feminist porno hakkinda bir seyler okuyor olmali, gozlerimi kamastiriyor.
   Bunca zaman sonra klavyeye yoluyla akan bilincimi ne kontrol edebiliyor ne de evcillestirebiliyorum. Belki yer alti evimin salonunda Bruce'la sarap icerken yaziyor olsaydim ve yine vahsi kelime acligina kurban etseydim kendimi, bu saldirganlik dogurgan gelebilirdi kulaga. Ama su anda kafasi tazece kesilmis bir samuray gibi etrafima carpiyorum.Ustelik sarap yerine soguk belcika birasi iciyorum: kuzeyin kan kaynaticiligi. Tum gun yagmur yagdi. Kafa karisikligimi hayal edin.
   Neden cogul oldugunuzu dusundugumu bilmiyorum.Ekran karsisinda cekirdek citleyerek blog'a yeni yazinin dusmesini bekleyen bir kitlenin varligindan supheliyim oysa. Daha bireysel olmalisiniz her biriniz. Ayri evlerde ayri zamanlarda farkli tuzluluk oranlarinda cekirdekler citleyerek okuyor olmalisiniz. Oysa ne guzel sey paylasmak. Paylasiniz.
   Saturn'un uydularindan birinde yasayan bir kadinla tanistim, cok olmadi. Ben de su an dudaginizda bulunan muzur gulumsemeyi edinmistim ilk ogrendigimde, ama insan zamanla her seye alisiyor. Zaten oylesine ufak tefek ki cebinden ciktim deseydi bile inanabilirdim. Oysa Saturn'un kislari zorlu oluyormus, ustelik havlusunu hic kaybetmeden gelmis buralara kadar(cf.H2G2), bu saygi duyulasi bir sey. Aklini insanustu kullanabildigine ve evrenin enerjisini tuketmeden somurebildigine sahit olunca tum suphelerimden kurtuldum. Oylece bir anda. Saturn'un uydularindan birinden gelebilecegi ihtimali Saturn kadar uzak gelmedi boylece. Isik yili dedigin ne olabilir ki? Dugmeye bastiginda ampul yanmiyor mu?
   Diyecegim odur ki elleriyle yasamak mumkun. Cok ucuslu astroid parcalarinin yok etme potansiyeli kadar yapici ve estetik bir varligi var. Kendini yaratan ama her yeni olusumda bu bilinci resetlenen bir sanat eseri havasinda iki ayagiyla yuruyebiliyor. Icsel huzuru  oldugunu sanmiyorum zira insan, bilgi ve guzellik kovalamakla oylesine mesgul ve onlari yakalamakta oylesine usta ki, tum bu kalabaligi duzene sokmak icin ihtiyaci olan alan kendi ic derinligini de istila ediyor olmali. Ya da huzurunu Saturn uydusunda birakmis ama telepatik yollarla kontrol ediyor olabilir. Antik yunan heykelli meydan cesmesine gizledigini iddia ettigi ve dunyevi yer degisimleri icin bulusma noktasi olarak kulandigi teleportasyon cihazina bakarsak zamanda da yolculuk yapma yetenegi oldugunu iddia edebiliriz.Uzun sozun kisasi, baska bir dunyadan geliyor, ve ben cok mutluyum.
   Aklim boslukta geziniyor ve ben hala hayatinda ilk defa ciftlik ahirindan gunese cikinca kendini kaybedip dans eden inekler gibiyim. ( https://www.youtube.com/watch?v=ANJAuQveDSg ). Kelimeleri toparlayamiyorum. Newton yasalarina geri donus yapmaya calismak sandigimdan daha zor olacak sanirim. Belki de kendimi uzayda gezdirmeye devam etmeliyimdir. Geri gelecegim.