4 Aralık 2011 Pazar

Aranana Ağıt

Çapraşık yörüngelerde güvercinler uçuyor
Griye dönen kanatları bir açık bir kapalı
Bitkin yorganların sıcağında birikmiş
Bir kuş tüyü gözyüzünden düşüyor
Alıp mürekkebe batırıyorum ucunu
Başına buyruk, savruk, adını yazıyor
   ki kuyruk gibi peşinde tüm sözcüklerim
Sümüklüböcekleri çıkarıp topraktan
-yağmurun en kesin bittiği zamanda-
Güvercinin tüyüne sarınıyor istemlerim
Olmaz, yok, bu iş böyle olmuyor
Görmeyi öğrenip güneşten yana gitmeli.

3 Aralık 2011 Cumartesi

Hür Kasımlar Denizi

Nasıl da kaçırmışım kasımı anlamıyorum. Oysaki değerli aydır kasım; başı diktir, yalnızlığından hoşlanır ama gittikçe kalabalıklaşır, turuncudur ama beyazdır da, hem gökyüzündedir damla damla. Sincapları kovalar, sokakları boşaltır, akşamına doldurur sonra yeniden ve kimse sorgulayamaz bile işin garipliğini. Sonra aşkın uçsuz bucaksız tarlalarında korkulukları sınır edinip koşmak, suyun altında nefes almak vardır kasımda. Kasım hakikaten güzel aydır ama unutmuşum işte, nasıl olmuş anlayamadım.
O hala hayatımda ah sormayın. Üstelik gittikçe daha çok kasımlaşıyor gözümde. Akıp giden ırmaklara gemi yaptım onu, yeni evli sümüklüböcek çiftini ve aşık atları yanına verdim, tufanıma hazırlıyorum. Tufanına hazırlıyorum kendimi ki çıkışım yine onun yolundan.. Yorganların altına saklanıp ışığımı kapatıyorum. Karanlıkta daha güzelim çünkü, kabul ediyorum ve kanaatkarım karanlıkta dahi güzel olamayanlar da var. İçime dönüyorum ışığının içinde ve işte O, orda, her zaman güzel.
Nasıl unutmuşum kasımda yazmayı anlamıyorum. Oysa nice doğumlara gebedir o. Nice yaşlar atlar insan ve nice yıllar sayar kırmızı boncukların yetmediği abaküsünde. Niceliğin değersizliğini görmek ister ama nicedir rafa kaldırılmıştır Nabokovlar ve yaşlandıkça uzar gider yıllar önünde, geçer gider zaman devekuşları uçmayı öğrenemeden.
Dışarısı soğuk, gittikçe eksiliyor hava, yüksekçe bir basınç uyguluyor üzerimize. Gelmeseler üzerimize ve biz sadece yaşayıp gitsek kendi coğrafyamızda. Zaten dün bütün şaraplar böğürtlenliydi senin sayende ve ben yağmurun damlalarıyla senden bahsediyordum. Evrenin işleyişi garip ya yürüdüğüm yollar yine sana çıktı bugün buna ne demeli? Yüzüm yanıyor, utanıyorum neyse ki bunu bile seviyorsun. Sen zaten beni hep seviyorsun. Hadi bakalım..
Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir

Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinle de boyuna ekmek kesiyorsun


İyi ki doğdum...