7 Temmuz 2019 Pazar

Yillardir sadece kelimelerde gorustugum bir arkadasim "bloguna da yazmiyorsun" dedi. Bu alanin bir iletisim araci (da) olmasi garip hissettiriyor. 

Cok fazla okuyanim oldugunu sanmiyorum, genel bi "reader-gaze" baskisini tam anlamiyla yasamiyorum bu yuzden. Hitap ettigim kitleyi goz onunde bulundurmam gerekmiyor mesela. Yazi kariyerime dair buyuk hayallerim de olmadigi icin mustakbel okuyucularima dair fikir de olusturmamisim. Ara sira goz attigini bildigim 2-3 arkadasimi saymazsak (zamaniniz icin tesekkurler), sozlerimi ilettigim kimse yok anlayacaginiz. 

Bu durumun nelere yol acabilecegini dusundum elbet simdiye kadar. Basibosluk ; friend-gaze ; bi tur otizm ; hayal disa vurumu;  ya da fransizca blog'umda deneyimlemeye calistigim gibi psisik dunyanin toplumsallasmasi... kimbilir baska neler?

Hepsinden biraz var aslinda. 
Basibosluk, cunku planlayip da gelmiyorum buraya. Yazma disiplinim yok. "Nasil yazar olunur?" tarzi kitaplarin siddetle onerdigi gibi her gun birkac sayfa yazmaya, siirlerimi duzeltmeye filan ugrasmiyorum. Bazen gunler, bazen aylar geciyor. Arzu kendini belli edince acabiliyorum ancak blog penceresini. Bir seyler disari cikmak istiyor, tutamiyorum, kafamin icinde sekil alamadiklarindan sozcuklerde seylesmeye ihtiyac duyuyorlar. Ben de saliveriyorum. 
Nisan 2019 mesela, annemin Istanbul'daki evimde ilk defa kaldigi o kisa birkac gunun birinde, sarap iciyorduk, o dizi izliyordu, ben yazmak istiyordum. "Geldim" demem gerekiyordu. Buradayim, sozumde.
Ya da Haziran (3) 2016. Nice'teki ilk evimde (lanetli studyoyu saymak istemiyorum), o zor nefes alinan yer altinda, yaz sicaginin beynimi kafatasima yapistirdigi gecelerden birinde, elimden yazmaktan baska bir sey gelmiyordu, aklima nefes aldirabilmek icin. 

Friend-gaze, cunku arkadaslarimin bakislarinin buraya dusecegini tahmin etmek bi nevi toparlayici bi rol oynuyor. Tahmin edilebilecegi gibi muthis seyler yazan insanlar : oyku, feminist deneme, toplumsal hafizaya kazinmasi gereken ama unutturulmaya calisilan veya "hizlandirilmis topluma" (accélération) yenik dusen olaylarin hatirlatmalari, tekrar tekrar okutturan siirler... cok degerli seyler yani. Onlarinki kadar iyi olamasa da yazdiklarim, en azindan seviyelerini tutturmaliyim diyorum yazarken. Ne kadar basarabildigimse muallakta. 
Toplumsal icerikli yazilarimin hepsi buraya bir ornektir sanirim. Olmayanlar da onlara isyan edisimdir. "Ne var yani, burasi benim alanim sonucta" diyerek kendimi rahatlatisimdir. Edebi ve dilsel panoptikon yaratmanin yaninda, bir nevi vicdan olusturuyor olabilirler son raddede ama baskida hissetmiyorum neyse ki. Hissediyor muyum yoksa? Yazinin basinda bahsettigim arkadasim gectigimiz gunlerde blog'a dair yazisirken "orada da rahat degilmissin gibi" demisti. Belki bahsettigi rahatsizlik budur.... 

Otizmin bir turu, cunku kendi icime gonderdigim laflar bunlar. Benden cikip yine bana gelen, bana kendimi anlatabilmek icin ben'in olusturdugu cumleler. Yazdigim bazi seyler yazdiklarimi okumadigini ve asla okumayacagini bildigim insanlar icin yazildilar. Hatta bazilari, tanimaya pek firsatimin olmadigi ama kendi icimde cok buyuk yer ayirdigim, beraber zaman gecirmeden eslestigim, paylasmadan sevdigim platonik iliskilerin kahramanlarina ithaf edildiler. Beni taniyanlarin bile anlamadigina, tam anlamiyla anlayamayacagina emin oldugum (bu pek de ideal olmayan ideal'e ne zaman ulasilabiliyorsa artik) metinler...
Temmuz (3) 2014 mesela ya da "Cozulme" Haziran 2015. 
2012 yilinin eylul ayina kadar yazilmis hemen her siir o zamanlar asik oldugum cografya ogretmenime yazildilar mesela (bosuna degil toprak kokmalari). O bihaber...

Hayal disa vurumu, cunku imgelestirmeye calistigim gosterilen'in (signifié) gercek-disiyla bagi cok kuvvetli. Sonuc olarak, bahsettigim tek tarafli iliskiler hayallerimden doguyorlar, arzularim, korkularim, atesli davalarim, oksadigim bedenlerin hatirasi, hatta bazen ruyalarim soz oluyorlar bu alanda. 
Sylvia'lar mesela, her ne kadar zaman ilerledikce dizginleri ele alip amaclarini donusturseler de hayalden kopup tasmis yazilar. 
"Oteki dunya 1" Temmuz 2015 gercekten bir ruya ertesi yazisi. Fransizca blogumda siire donustu sonradan.

Psisik dunyamin toplumsallasmasiysa Fransa'da kendini gosteren bi surecin urunu. "Nomencollectivum" Mayis 2017, bu surecin giris metni tadindaki (orijinalini fransizca yazmistim) bir ceviri aslinda. Sylvia'lar bu surec icerisinde yonetimi cogulculastirmaya karar vererek otistik alanima köy insa ettiler. Bruce'un islevi degisti mesela, hayali kurban (bouc émissaire) olmaktan kurtulup kendine muzdarip (ve Sylvia'ya asik) bir insana donustu, yeni kimlikler soz almaktan cekinmemeye basladilar. Sylvia'nin kendisiyse "yazan" olan ben'in dostu haline geldi, ben'in ikincisi olarak (dédoublement) degilse de ben'in kendini ifade edislerinden bir cesidinin aynasi olarak. Degerli bi deneyimdi bu, ama bir turlu Turkçe'ye cagiramiyorum onlari, ben yazan olarak dönmüs olsam dahi. Belki de nasil hissettiklerini sormanin zamaninin gelisidir bu gece beni buraya cagiran. 

Zira "donmek" cok kolay soylerken. Ozledigim bir seyler vardi, kavusmak istedigim, aradigim ama baska memleketlerin dilinde, sozunde, tanistiklarimin gozunde bulamadigim. Belki de buldugum seyleri sindiremeyisimdendir bu tanidiga ozlem. Aranani degil sunulani buldugum icin... Sunulanin aradigim gibi olmasi icin cabalayip beceremedigim icin... 4bucuk yilin sonunda bi kalp agrisina yenik dustugumu kabul edemedigim icin... Artik kendime guvenemedigim icin... 

Sylvia, Bruce, Ellie, Jules, Ömur, Alice ve digerleri hazir oldugunuzda nasil hissettiginizi konusalim mi? Sarap degilse de rakimiz var artik.
Son kadehimi masaya siz ve okuyan arkadaslarim icin vuruyorum bu gece. 
Sagliginiza dostlar.