3 Eylül 2015 Perşembe

Gezindigi yerlere kokusunu iseyen kopekler gibiyim. Gectigim her yeri kendime katarak ve kentim yaparak. Zorlu misyon, kabul ediyorum. Her sey kafamin icinde. Isemek ne kadar da rahatlatici oysa, biyolojik varligimda huzur buluyorum. Evrenini yaratana tanri deniyor. Hayatina sicana budala. Insanini takip edene de kopek deniyor. Tahir efendi yanlis anlamis durumu. Diyelim... 

Ben gunun birinde kendimi yollarda buldum. Siriksiklam da asik oldum. Manevi bir sevdanin evrenle butunlestigi noktaya opucuk kondurup cerceve icinde sakliyorum simdi. Tum bilginlerin katildigi bir yagmur duasinin akabinde it gibi kosturuyorum. Namuslu bir sevda bizdeki, kelp tahirdir. 

Ben sonra sorular sordum. Ne zor is sorular sormak soramayan bilir. Unutulmus dag etegindeki vahsi elma agacinin cok olmaktan yere dusmus bir meyvesindeki kurdun aldigi yol kadar degerli bu his. Her cinayetin ardindan ellerimi guzelce sabunluyorum oysa ki. Bir can bir cana miknatislanabilir mi? Siirleri cam siselerle denize atsam zaman-mekan yuzeyini bukebilir miyim? Cevreciler beni cok fim izlemekle suclayacaklardir. Mutluluk mavidir. Suclasinlar...

Sirt cantamda bir dolu sehir biriktirdim. Gittikce gidemeden boktan bir yer alti dairesinde piramitler diziyorum. Insanlar uzaylilardan supheleniyor ben misir bitkisi penislerinden. Hem unu da yapiliyor, fakir doyurmak en buyuk sevap degil midir? Tum dinler boylece adinda birlesiyor. Insan dusundugunde dilleri, sekilleri, sistemleri ve konseptleri karistiriyor. Bir tasin uzerine ugur bocegi cizmek gibi yani. Hic bir talebim yok yasaman disinda. Elbet sokagina iseyen itleri gormezden geliyorsundur. Mesela... 

Tanidik sozler ediyorum ama buranin sivri sinekleri cizgili. Ben de huzurla yorgunum. Istemeyi bilincaltinda yasaklamak ne ilginc. Olsun, biz sevelim... 

1 yorum: