23 Haziran 2016 Perşembe

Kara sinek sendromu. Gece, yaz, Sac koklerimde tane tane biriken ter damlasinin olusum surecini hissediyorum. Ensemden yavasca, sessizce, umarsizca kayarak omuzlarima inmesine cok az kaldi. Sakaklarimdaki ritmik hareket hayatta oldugumu degil, cigerlerimi zorlayan havayi kimbilir kac derecede fokurdatan gunesin, insanligin var olma sebebi oldugunu hatirlatiyor. Yeniden olmek icin, herhangi bir anda, herhangi bir yerde, herhangi bir sekilde... Sorumlu tutulur mu? Hicbir sey hareket etmiyormus gibi, alip verdigim nefeslerin hava dolasimina katkida bulundugundan bile emin degilim. Daha cok anaerobik solunum yapiyor olabilirim. Ya da yavasca curuyorumdur, bu bedende. Insanin varliginin bulundugu mekanin bir parcasi oldugunu fark ettigi anlardan birindeyim. Film sahnesinde veya resim karesinde, gozun algiladigi her diger seyden biri olmak gibi. Surekli gicirdayan yataklardan biri benimki de, cikan sesten igrendigim icin kipirdamamaya calisiyorum, nesnelesmem de boyle basladi. Masanin uzerindeki kitaplar yillardir yerlerinden kipirdatilmamis olabilirlerdi. Buharlanmis ve fazla kullanilmisliktan kendi icine cokmus aneroksik su sisesinden en son kimin ictigini acik edebilecek hicbir kanit yok. Zaten bu bilgilere deger veren hic kimse de yok.

Ensemdeki ter damlasi harekete gecti. Dunyada degisebilen bir seyler olmali. Degersizce, ahlaksizca, fark edilmeden ve sorgulatmadan. Cevrili oldugum esyalarin odak noktasi olmak istemiyorum. Ayagimin dibindeki sac, gecesinegi olusu ve toz karisimi yumagi cevreleyen maddelerden biri olmak da istemiyorum. Aslina bakarsaniz sadece farkinda olmak bile agirima gidiyor. Kendi duyu organlarimin elektrigini kesip bitkisellesmek istiyorum. Belki de bu yuzden duvarlar orman resimleriyle kaplanmistir. Ya da yalnizca nefes almaya ihtiyacim vardir. Oysa insani varliga sicak bakip bakmadigimi soran olmamisti. Annemin kacinci inlemesi ve babamin kacinci bosalmasi sonucunda dollenmisim kimbilir. Kac kere icine kisildigim bedenlere ve su yuvasina lanet okuyup kontrolunde oldugum tum hucreleri seferber ederek kendimi saga sola carpmisimdir. Ailem olduklarini iddia edenler de insanlastigim icin sevinip ilk ayakkabilarimin rengi uzerinden baslayip kendini olaganlastiran agaz dalaslarindan birine girismislerdir. Umurlarindaymisim gibi. Umrumdaymis gibi. Erken dogmamin sebebi insanlasmaya can atmam degil, geldigim yere donmek icin doldurmam gereken zamani mumkun oldugunca ozgur gecirmeye karar vermemdi. Duvarlara konusuyordum, kimse bebekce bilmiyor. 

Simdi dusunuyorum da, bu hayati benim yasadigimi kanitlamamin hicbir yolu yok. Beynimi kemiren sesi duymamak icin kipirdamadan oturdugum bu yatagin uzerinde, baska bir mekanda bu dizilimle siralanmasi imkansiz olan ve baska bir evrende essiz bir sanat eseri kabul edilebilecekken gozumun onunde  masanin-uzerindeki-kitap-yigini olarak beliren sozcuk yiginlarina onlari gormeden bakiyorum. Kitap dizimi kombinasyonlarina deger atfedilen bir toplumda yasiyor olsaydim artist olabilir miydim? Sozcuklerimin benim icin ne ifade etmedigini anlayabiliyor musunuz? Ben varligimi onaylamiyorum, hayat beni var ediyor. Beni sizler yarattiniz. 

Kara sinek sendromu, boyle bir sey olmali. Sicak, gece, tavandan her an dusebilirmiscesine sarkan ampulun etrafinda ucusan bilimum evcil hayvanla ortaklasa yapistigim nem... Bu kara sinege, populerligini insanoglunun goreceli kisa boyuna ve kucuk vucuduna borclu kuslar kadar deger vermiyorum, yine de viziltisinin uyandirdigi davetsizlik hissinden, rahatsizliktan, tiksinme ve emniyetsizlik karisimi insani dikkat yogunlasmasindan sorumlu oldugunu iddia etmiyorum. Masanin uzerindeki kitap yiginina kimbilir kac defa temas etti? Mikroskopik duzey goruntulerine spontane ulasim aliskanligimiz olsaydi, masanin uzerindeki kitap yiginlarini kaplayan toz tanesi dizimi kombinasyonlarini sanatsallastirdigi icin onu artist ilan eder miydik?  Lavrasindan erken ciktiysa sayet, doldurmasi gereken zamani en guvenli sekilde, sicaktan bunalmis, yorgun, dusemedigi tavanda kipirdamadan gunesin dogmasini bekliyor olabilir. Sozcuklerin araciligina basvurmanin zorunluluk olmadigi bir sinekevladi toplum duzeninin bir parcasi olarak, tutundugu tavandan baska-bir-sey-yapmakta-olmadigi-icin benim hakkimda bir sendrom uretiyor da olabilir. Belki de icinden sansina tukuruyordur.

Bacaklarim uyustu.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder