12 Ocak 2012 Perşembe

Artemis'e

Canına yandığımın hayatı.. Ne verdin ki ne alıyosun?
Bi kız tanıyorum ben, dünyanın en güzel kızı. Teninde güller açan, mevsimlerin değiştirmeye kıskandığı, çiğ damlası kadar masum, ıslak kediler kadar şeytan, orman perisi kadar güzel bir kız. Öpmek için dudakların kıvrandığı, değmek için tenlerin çarpıştığı, görmek için yollar aşılan ela mı ela boncuk mu boncuk bir kız. Bir kız tanıyorum, İstanbul kıskanmış da yokuşlanmış, İzmir'in gözü yaşlı, deniz ona kabarmış ve kuşlar ona uçuyor.Bir o böyle sevilir bir de anneler. Çünkü tanrıyı öldüreli çok olmuş..
-Rüzgarın değmeye utandığı yüzüne çarpan her avuç tanrıya açılsın, açılsın ki boşa çıksın aminleri.
Yağmurun ıslatmaya çekindiği gözlerinden akan her yaş için kazanları kaynasın.
Doğmamış çocuklarının vebali boynuna dolansın ki rahat etmesin yatağında geceleri.-
Biliyorum, kızarsın okusan, susarsın ama hayata yanarsın. Küfretmek gelir içinden içine atarsın, dayanırsın, dayanmışsın, dayanacaksın. Her şeye rağmen sevilen insanlara şaşarsın, ayıplarsın kendini, sorarsın ama cevapsız kalır soruların çoğu gibi bunlar da.. Çünkü biz tanrıyı öldüreli çok oldu.
Vanilyalı kahvenin kokusu seninle bütünleşti bugün. Yünden atkım bile kesmedi soğuğunu hayatın ya, eli sopalı kadın yapıp çıkaracak beni İzmir'in havaları, yaşamın avareliği, başıboşluğu, kendini bilmezliği... Biz bilelim kendimizi ve sen bil omzumdaki yerini.
Bir de seni ne çok sevdiğimi, arkadaşım...

her şey bâtıni! ve hüzün
        hüzün
en büyük muhalefettir şimdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder