9 Ocak 2012 Pazartesi

Ocak Yandı, Sıradaki Şubat

  Gezdim tozdum döndüm durdum baktım kimse beni görmez olmuş ben kimseyi bilmez olmuşum... Dünya dönmüş, nergis solmuş, ki sabah kokusu burnuma dolmuştu.
   Masallar çocuklara, ağıtlar büyüklere yazılır. Bazıları hayatını hem dünyada hem metafizikte sürdürür. Çocukluğa doymak için sokaktaki portakal ağacını erişilmez tepelere kadar soyup, yeşilleyip; köseleşmiş dalların üstündeki turunculara bakıp iç geçirmek gerekir. Mahallenin çıkmaz sokaklarına taştan kaleler kurup şövalyeleşmek, toyluğun bulutları arasında top koşturmak, yaz gelmeden kumda yapılacakların provasını etmek..
   Çocuk, çocuk olmak için portakala doymalıdır derim ben. Hep bunu derim. Hiç durmadan bunu söylerim ki annem hep kırk kere söylersen gerçek olur der. Hep her şeyin en iyisini annem bilir zaten. portakalı bile en iyi o soyar ben hep elime yüzüme bulaştırıyorum suyu akıyor sarı sarı yapış yapış oluyor ağzımın kenarına parmağıma avcumun içine kadar akıyo yıkamam gerekiyo sonra ama genelde mahalledekiler çağırdığından suyla zaman kaybetmek istemiyorum hemen koşuyorum hem biz zaten çıkınca portakal ağacına tırmanıp yine yiyoruz sonra yine akıyo sarı sarı yapış yapış...
   Ah çocuğum senin masalını kim anlatsa? Ağıdını kim okusa kaşına gözüne kurban olduğum. Bir varmış bir yokmuş derken kim ah etti kim yoğ etti de varlığına hasret bıraktı bu tozuna taşına lanet olası yerde. Yaşına başına bakmadı kör olasıca, ateşlerde yanasıca, Allahından bulasıca. Ah çocuğum ağıdını kim yaksa develer cüceler ülkesinde. Kim söylese bezelyenin sırrını da kim sorsa kötü büyücünün hesabını.
   Sizin hiç babanız öldü mü?
   Benim bir kere öldü kör oldum.

   Benim bi kere öldü ama zaten babalar bi kere ölür. İki baba olsaydı iki kere ölebilirdi ama bitane olduğuna göre bi kere gidebilir. Zaten gidince dönenini görmedim ama annem hep der ki babalar ve anneler ölünce bulutların üstündeki gökkuşağı ülkesine gider aşağıda kalan çocuklarına bakıp gülümsermiş. Peki dedim anne dedim ya çocuklar babalarından önce gitmek isterse dedim tövbe tövbe ama babam zaten ölmüştü o yüzden bu mümkün değildi ama hala annemden önce gidebilirim bu sefer yarışı ben kazanabilirim. Altınları ve çiçekleri ve portakalları hiç bitmeyen ağaçları ben bulabilirim sonra hepsinden sepet sepet toplayıp anneme hediye edebilirim çünkü annem hediyeyi çok sever. Babam eskiden elleri çiçek dolu poşet dolu gelirdi işten o zaman annem çok gülümserdi. Güneşe benzerdi, nergise benzerdi. Artık hep ağlıyor.
   Anne seni seviyorum.
   Dünya döner nergis solar. Çocuk çocuk olmak için portakala doymalıdır derim ben.Hep bunu derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder