28 Mayıs 2017 Pazar

nomencollectivum

Buradaki hayatimdan bahsetmek istiyorum biraz. Zira yazmayi hep kendine yazmak, kuyularina inmek, magmasini harmanlamak ve topragini beslemek olarak goren biri olarak, evrimimin baska yollara koyulma istegini gozlemliyorum bu aralar. Degisim, degistirdigi seyi arkasinda biraktigi icin degil ama kendisini ona eklemlendirdigi icin... Fransizca yazdigim bir blog edindim kendime yakin zamanda. Sayesinde dilin, insani anlatirken ayni zamanda onu nasil yazdigini deneyimliyorum. Baska bir Ayça gibi gorunen ve Ayça'nin zamansal var olusuna eslik etmemis okuyucularin Ayça olarak isimlendirdikleri bir yazar yasiyor orada. Oysa ben hic dirilmedim... 

Kelimelerin icimden disari akarken aklimi ve kalbimi yataginda surukledigini dusunurdum onceden. Benden giden bir seyler varmis gibi, ulasma eylemini amac edinen bir hareketler toplulugu... Anlamini bende olusturup tasan, kelimelesme surecini engelleyemedigim, engelleyemedigim icin de baska-bir-sekilde-degil-de-boyle var olan bir Ayça'nin dogurdugunu dusunduren sozcukler... Kaynagini Ayça'dan alan ve Ayça'nin aktardigi tumceler. Siz beni boyle goruyor olmalisiniz. Oysa ben, Ayçayla simbiyoz bir yasami paylasiyorum. Ve tipki Ayça gibi, "ben" de baska benlerle beraber var olusunu anlamaya, aktarmaya ve bu arada yasamaya calisiyor. Birbirlerinin kontrolunde olmaya ihtiyac duymayan personalar, tekellestirilebilecegi dusunulen Ayça'ya atfediliyor. Sorun degil, yillardir tasidigim bu isme sevgiyle bagliyim, atfedebilirsiniz.

Kelimeler benim icimden gelip benim tarafimdan disariya aktarilmiyorsa, yazinin kaynagi ve yazari farkli varlik mecudiyetleriyse, ve buna ragmen siz okuyanlar yazani yazar olarak saptiyorsaniz, sizin uzerinizdeki etkimi (ben kavrami ve onun aitlik ekleri bundan boyle 'ben'de birlestirilmis bir varlik topluluguna isaret edecektir) yazan uzerinde yapabilecegim degisim tepkimeleriyle yonlendirebilirim. Daha dogrusu, zaten ola-gelen ama bilincten bagimsiz hareket eden bir eylem semasini bilinclilik halinde keyfimce bicimlendirebilirim. Yani Ayça'yi anlattigi varsayilan dili kullanarak Ayça'nin size gorunme bicimini sekillendirebilirim. Yani Ayça'yi okuyan ve okuduklarini O'nu anlamlandirma olcutlerine dahil eden okuyanlara, gorunmesini diledigim tarzda bir Ayça sunabilirim. Var olusun kendisi baskasinin duyusunda var olmak oldugu hususunda benimle hemfikirseniz, Ayça'yi yaratabilirim. Insan kendi kendisinin tanrisi olabilir mi bilmiyorum, aradiginiz tanriya gore sorunun cevabi degisecektir ama yazan kendi kendisinin tanrisi olabilir. 

Isbu yazi teorik olarak kendisini sirtlayabilir. Pratik olarak yarattigim Ayça'yi ne ile harmanlayabilirim? Yazar karakter yazarken ona duygulanim sekilleri, refleks bicimleri, dusunce semalari yukler. Insan'a benzemesi icin ve okuyucunun karakterle sempati kurmasini saglamak icin gereklidir bu. Yazar hangi maddelerin bileskesini kullanacagini secme zorunluluguyla karsilasir boylece. Sonuc her zaman ongorulebilir degildir bu durumlarda, olay akisinin gerektirdigi tepkisel durumlar karakterin kendi kendisini yaratma surecini beraberinde getirir. Karakterin kendini yazmasi yazarin deneyim hafizasi ve dusunce semalarinin limitleriyle sinirlidir yine de. Nihayetsiz ozgurluk bir iluzyon, uydurma insanlar icin bile. Yine de yaklasilamaz degil, cunku yazarin karakterlerine sunabilecegi cok buyuk bir armagan var: kendi tekil varligindan ve degismeyecegi varsayilan yasam prensiplerinden siyrilip tecrube seruvenciligi yapmak. 

Ayça'nin kendisini, kendi kendini yaratan bir dunya karakteri olarak gordugu fikrini icsellestirdigimde (ki bu bilince gelme ani lise, bilince yerlesme aniysa fransizca gunluklerine tekabul ediyor, yillar suren bir kavrayis sureci anlayacaginiz), turlu turlu yasam alanlarinda yetistirilen, kendi icsel catismalarini bir digerine bagimli olmamak adina kendi kendilerine cozmeye cabalayan personalarimi arkadas edinmeyi denemeye karar verdim. Buyudugum toprakta yaklasamadigim, ama  buyumekte oldugum meydanlarda tanistigim ozyonetim teknikleri sayesinde, simdilerde birbirimizi dinliyoruz. Olay akisinin gerektirdigi tepkisel durumlarda nasil davranacagimiza beraber karar veriyoruz. Birbirimizin deneyim hafizasi ve dusunce semalarini ortak kullanima actik ve iletisime girdigimiz diger "ben"lerin duyularinda nasil var olmak istedigimizden, dogumdan olume gecen zamani doldurdugumuz dunyevi mahzende ani paylastiklarimiz karsisindaki sorumluluklarimizdan ve anini paylasamayacaklarimiza nasil bir "maddesel egilim" birakmayi arzu ettigimizden konustugumuz atolyeler duzenliyoruz. 

Anlayacaginiz, Ayça'nin sahip oldugu kimlik uyeliklerinden bahsetmiyorum. Ben'in icinde kendini yasatan azalardan da soz etmiyorum cunku icinde bulunulan bir ben soz konusu degil. Bedensel maddeselligi kendi suzgeclerinden gecirerek yorumlayan ve gerceklestiren, kendi butunselliklerinden yoksun, ortak yasam alarinda iletisen, birbirlerine her seyden once sevgi ve anlama istegiyle yaklasan (sevme ve anlama eylemlerinin muadil tanimlari olan sozlukler mevcut) benler kendilerini t1 aninda Ayça olarak gosteriyorlar, hepsi bu.

Buradaki hayatim iste, biraz da boyle geciyor.
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz icin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder