28 Ekim 2012 Pazar

Kış

Hoşgeldin kış. Şekerli ballı geldin. Ne güzel geldin.
Belki biraz sarhoşum belki rüzgarın dokundu. Kısmen soğuksun bazen pamukşeker tadında. Anlaşılması güçsün vesselam ama iyi geldin yanan yüzüme be. Çarptın. Hoş çarptın. Yağmurunu indirmeye başladığında tam olacaksın. Sabırlıyım. Bir yılımı verdim sana, üç beş günün lafı mı olur.

Kandırdın beni kimi, tadıma baktın, kanıma girdin, yüzüme güldün; beyazdı güneşin kanmamalıydım. Kimi ben oynadım sana, çiçekler topladım sensiz, ellerimi ısıttım, ara verdim seni beklemeye. (Şarkılar güzeldi çünkü, tınısı yerindeydi, üzerime cuk oturuyordu üstelik senden sıksık bahsediyordu, seviliyordun) Ne diyordum kandık mı birbirimize; kandırıldık mı hayatça?

Kim bilir güzelim kim bilir? Soğuğuna değerse parmaklarım eldiven giymez miyim yeniden? Kim bilir esmer yağmurum gürlesen üzerime korkmaz mıyım sesinden? Kuşlarım göç etmez mi? Kirazlarım dökülmez mi tane tane? Sokakların üstü örtülmez mi? Kardelenler uzatmaz mı başını saklandığı yerden demez mi 'nerede herkes, dostlarım nerede? '

Kııışşş!
Ne güzel yağdın üzerime. Donuk mu bakıyor sokak köpekleri boşver. Lale mevsimi mi geçmiş krizantem dikerim, olmadı nergis kokar buram buram. O da mı yok? Siklamen. Bende çiçek çok yiğidim bende çiçek tarla tarla. Bende çiçek bahçe bahçe ama fesleğenleri soldurdun sen artık fesleğenler öldü artık fesleğenler...

Kıçıkırık bir taburesin sen kış, kıçıkırık bir taburesin o kadar. Olsun be. Varsın tabure olsun. Var ol tabure ol kış, var ol tabure ol.

Giyinmek lazım, sıkıca giyinmek. Atkı bere kazak çorap ve bilimum sıcak içecek ve şiir aklımı çelecek  ve şöminenin başında kurulan hayaller ve kayak takımı (henüz kar görmemişken) ve şatolar ve kuzey kutbu ve aurora ve Kürk Mantolu Madonna.

Ah kış! Hoşgeldin. Şekerli ballı geldin. Ne güzel geldin ama ah be tatlım. Sormadın ki nasılsın diye. Hipoglisemiymiş sorunum, seni görmeyeli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder