8 Haziran 2012 Cuma

Hanımanne

İsa, dedi, günebekanlar güneşe durmadı mı daha? Bu yaz oralara mı uzansak?

Hava sıcak. Uf hem de ne sıcak. Giydiğim giymediğim ne varsa üstüme yapışıyor. Sıcak sadece dışarıda olsa iyi. İçimde de güneş yığınları birikti, birikti. Dönence çölüne döndüm ama henüz Oğlak'a inemedim.

Sokağın eli sopalı hanımannesi. Hanımanne demeyeni sopalıyor da ondan eli sopalı. Büyük oğlu beyaz ticaretinden içeri düşeli beri böyle. Mübadele zamanı varını yoğunu satıp buraya, bizim mahalleye taşınmışlar kocasıyla ikisi. O zamanlar taze gelin, alımlı. Sıcak suyunu, yardımcılarını, elleriyle kazıp çapalayıp süslediği güzelim bahçesini bırakıp buralara gelince sessizleşmiş. Musa'yla Adem'in doğumundan sonra kendine gelir, konu komşuyla muhabbet eder olmuş ama işte... Huzuru kısa sürdü garibimin. Musa itinin kendini yaktığı yetmedi, anasını babasını da rezil etti bütün mahalleyle. Allah'tan İsa Bey Amca dediğim dedik bir adam buralarda tutunmasını, duyduğu lafları söyleyenine yedirmesini bildi. Artık pek bahsedilmiyor. Onlar kulak mesafesindeyken de kodes hapis tespih gibi laflar edilmiyor, saygıdan tabi.

Ben yazarım. Yazar mazar değilim ha yazıyorum manasında sadece. Annem az vurmadı zamanında kafama çalış elin ekmek tutsun yarın öbür gün karına nasıl bakacaksın diyerek ama napayım? İçimden gelmiyor. Avare avare geziniyorum sokakta, ona göre; insan görüp çiçek kokluyorum, bana göre. Bazı bazı da şehre iniyorum iş aramaya, anneme göre; helva yeyip limonata içiyorum, şahsi fikrim. Zamanım bol, havalar ısındı, kendimi dört duvara sıkıştırıp ne yapayım yani? Pastırma sıcakları geldi ya şu iki haftadır bu da fena. Her şeyin fazlası zarar işte. Karınca kararınca. Aza tamah etmeyen çoğu bulamazmış. Sakla samanı gelir zamanı. Bahtsız bedeviyi çölde...

Önceki gün ellerim ceplerimde kısa paçalı pantolonum ve mavi çizgili gömleğimle dolaşıyordum. İsa Bey Amcaların evin oraya kadar yürümüşüm. Bir de baktım hanımanne koşa koşa evden çıkıyor beni görünce pürtelaş yetiş  koş İsa'ya bir haller geldi kasıldı kaldı hareket edemiyor konuşamıyor napsak sizin taksiyi al da yetişelim hastaneye doktor bulalım aayy ayy bana da bir şeyler oluyyor deyip kollarıma yığılıverdi. E gidemedim tabi önce onu soktum içeri ikisini bırakıp evde koşturup babamın ayıptır söylemesi yeni aldığı gıcır arabayı kaptım. Döndüğümde komşu kadın yetişmiş bir İsa Bey Amcanın bir hanımannenin elini yüzünü kolonyalıyor. Açılmışmış İsa Bey Amca da garip hanımanneyi o hallerde görünce korkusundan bayılmış.
Dedik bu böyle olmaz Hoca Efendi'yi çağırmalı. Bir koşu ona da yetiştim. Eli öpülesi adamdır o.Bir dediğini iki etmeye, ardından laf söylemeye gelmez. Hemen görür, duyar. Üç harflilerle de teması var onun bütün herkes biliyor. Evvelsi sene cumayı kıldırırken evine hırsız girdi de akşamına don gömlek kahveye gelip ayyaş tayfadan genç bir çocuğun gözünün içine bakıp hasta etti onu. Günlerce ateşlerde yanmış çocuk ya sonrasında itiraf ettiydi eve girdiğini. Gömüsü var derler Hoca Efendi'nin bahçesinde ona dair ipucu ney aramış da bi şey bulamadan ortalığı dağıtıp çıkmış. Nası bildi ne bildi de gelip ne yapıp yataklara düşürdü garibi bilmeyiz. Neyse yani işte ben bir koşu gidip onu getirdim. Okudu üfledi yağ söyledi bal söyledi sonunda üç baş sarmısak eziği ve ıtır kaynatısıyla yapılan bi şeyler içmesini salık verdi. İçi şişmiş, canı düşmüş dediğine göre. Bir şeyler var o evde bir şeyler var deyip gezindi ortalarda birkaç gün. Ne olacak canım, o da! Adları çıktı dokuza inemedi sekize. Ne kadar saysak da Bey Amcayı oğlunun içine kaçan şeytanlardan o da sorumlu bir yerde. Ah bre Musa. 

Tabi belki böyle bir şey olmamıştır. Bunları ben ve kalemim uyduruyor olabiliriz. Zaten İsa Bey Amca öleli çok oldu. Hanımanne de delirdi o öldüğünde, yaz kış yola bakan camında oturup kimi görse İsa geldi diye seviniyor. Musa da kodese filan girmedi. Haftada iki gün karısıyla gelip yemeğini temizliğini yapıp bırakıyorlar. Hoca Efendi dediğim de aşağı mahalledeki ilkokulun öğretmenidir. Çiçek gibi kadındır, tazedir, körpedir, aklı başındadır, yetim büyümüştür ama kadirbilir, sevilir sayılır. Aynı zamanda benim yarimdir. Bu yaz evleniyoruz inşallah. 

Tabi belki de evlenmiyorumdur. Avareyim abdalım demedim mi ben? Alt tarafı yazıyorum bu Allah'ın sıcağında. Bir hanımanne biraz serinletiyor içimi. Kendisi karım olur. Bu yaz Trakya'ya uzanası varmış da aslında her şey ordan başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder